7 Şubat 2017 Salı

DİPLOMA ALMAK YETERLİ Mİ ?

öğretmen resmi ile ilgili görsel sonucu



Merhaba  Değerli Dostlar,
"Blog Hakkında (2 )"  olarak yayınladığımız dünkü yazımıza gösterdiğiniz ilgilerinize sonsuz teşekkür ederim. Yazılarımızda zaman zaman sizlerle sohbet etmek, Blog hakkında bazı bilgileri sizlerle paylaşmak her iki taraf içinde faydalı olur  kanaatindeyim.
Öğretmenlik Mesleğinin en kutsal bir meslek olduğunu hepimiz biliriz. İşte bu mesleği kutsallaştıran en önemli faktörler:
" Öğretmenlik sevgi mesleğidir. Gönlü sevgiyle dolu, öğrencilerini çok seven öğretmeni öğrencileri unutmazlar. Öğretmen bir sevgi pınarı olarak ömrünün sonuna kadar gürül gürül akmalı, çiçeklerini sulayıp büyütmeli, onları hayata hazırlamalıdır. Öğretmen bilgiden önce sevgi ve hoşgörüyü vermelidir. Sevgi temeli üzerine kurulmayan eğitim gerçek bir eğitim değildir. Öğretmen seven ve sevmesini bilendir. Öğretmen belli bir disiplin anlayışı içinde olmalıdır. Öğretmen sadece bir insan yetiştirmiyor, bir gelecek hazırlıyor, sevgiyle kurulan bir dünyada yaşamak ne kadar güzel olur değil mi?
Sevmek, duygulara ortak olmak, sevinçleri paylaşmak, gözyaşlarını bölüşmek, eğitimde önemli izler bırakır. Öğretmen sevgi, hoşgörü ve güzelliği kendisi yaşamadan öğrencisine yaşatmalıdır. Eğitimcilerin bir sevgi haritası olmalı ve bu haritadan yararlanarak yollarına devam etmelidir."
Mesleğe yeni başlayacak veya başlamış olan tüm öğretmenlerimize, yeni meslek hayatlarında  sonsuz başarılar dilerim, en büyük dileğim meslek ateşlerini hiç bir zaman kaybetmemeleri.

Mesleğinde uzun yıllar emek vermiş tecrübe sahibi öğretmenlerin tavsiyelerine kulak verelim.
Çok zorluk ve sıkıntılarla karşılaşacaksınız belki ama unutmayın bizim mesleğimiz kadar insanı manen doyuran bir meslek yok. o minicik gözlerdeki ışıltıları, minicik dudaklardan dökülen öğretmenim kelimesini duymak eminim bütün sıkıntılarınızı alıp götürecektir.

Kesinlikle her eylül ayında ilk göreve başlıyormuş gibi heyecan duymalısınız..... hani sanatçılar derler ya "heyecan olmazsa  bizim sanatımız bitmiştir.." diye... öğretmenler de öyle...
sınıf resmi ile ilgili görsel sonucu bu heyecanı öğrenciye de veliye de     yaşatmalısınız... kendinize, öğrencinize ve velinize değer vermelisiniz..
.
Bence her şeyden önce karşılaşacakları durumlara kendilerini hazırlamaları gerekir. Çok fazla hayalci olmadan mesleğe gerçekleriyle yaklaşmalı, ilk anda karışılacakları sıkıntılara hazırlıklı olmaları gerekir. Yoksa büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilirler. Bu yüzden acemiliklerini atana kadar birazcık sabırlı olmalıdırlar.
- Velilerle seviyeli bir ilişki içinde olmalarını öneriyorum yoksa lakayıt hareketlerde bulunabilirler. Köy ortamında çalışanlar telefon  numaralarını insanlara verirken dikkatli olsunlar. Hazırlanması gerereken evrakları hazırlasınlar. Müfettişler ya da ilçeden birileri aniden gelebilir. Bulundukları ortamın düzeni temizliği ilk izlenim açısından önemli.
 
 "Yemesini bilen için biberin nasıl vazgeçilmez bir tadı varsa öğretmenliğinde zamanla bağımlılık yapan bir tadı vardır."
Alıntı : egitimhane.com
Yukarıda saydığımız bu örneklere örnek teşkil edecek bir yazıyı hep birlikte okuyalım lütfen...

 Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.

Diploma Almakla Öğretmen Olunur mu?

2000 yılının aralık ayıydı. Üniversiteden yeni mezun olmuştum. Bir devlet okulunda heyecanla derslere giriyordum. Sınıflardan birinde, şartlı cümleleri anlatırken tahtaya İngilizce bir cümle yazdım.
sınıf resmi ile ilgili görsel sonucu“Evet çocuklar, tahtada ‘Eğer çok zengin olsaydım anneme… alırdım.’ yazıyor. Cümledeki boşluğu, hayal gücünüzü de kullanarak doldurun. Anlaşıldı mı?” dedim.
Anlaşılmış olmalı ki herkes sessiz bir şekilde dağıttığım küçük kâğıtları aldı ve gözlerini tavana dikip düşünmeye başladı. Beş dakika sonra sınıfı dolaşıp kâğıtları topladım ve tek tek okudum. Uzay gemisi, Ferrari, Miami’de yazlık, Maldivler ’de ada… Ben okuyorum, sınıf gülüyordu. Son kâğıdı içimden okudum. “If I were rich, I would buy flowers for my mom.”
Cümlenin sahibi, o sene sınıfa yeni gelen çelimsiz, içine kapanık bir çocuktu. “Aramızda çok duygusal bir arkadaşımız var!” dedim. “Selim, kalk bakalım. Ne yazdığını arkadaşlarına söyleyebilir misin?”
“Çiçek alırım, yazdım öğretmenim.”
Sınıfta hafif bir kahkaha koptu. “Ben çok zengin olduğunuzu düşünün, hayal gücünüzü kullanın demiştim. Buna rağmen çiçek alırım yazdığına göre önemli bir sebebin olmalı” dedim.
Bir süre sessizce bekledi, sonra ayağa kalkıp “Aklıma başka bir şey gelmedi öğretmenim” dedi usulca. Yüzünde Mona Lisa tablosunu andıran gülmekle ağlamak arası garip bir ifade vardı.
“Oğlum, dalga mı geçiyorsun?” dedim sertçe. “Aklınıza bir şey gelmesi için illa not mu vermemiz gerekiyor?”
Hiç cevap vermedi. Kâğıtları geri dağıttım. Sınıf, çalan zille birlikte kovanı kurcalanmış arı sürüsü gibi bahçeye aktı. Dışarıda ince bir yağmur yağıyordu.
Ertesi sabah okula geldiğimde Selim’in babasını lobide beni beklerken buldum. Önündeki sehpada bir gün önce sınıfta dağıttığım buruşuk kâğıt parçası duruyordu. Oturup biraz konuştuk. Kısa bir görüşmeden sonra ayrıldı. Zorlukla zümre odasına doğru yürüdüm. Başım dönüyordu. Hıçkırığa benzer garip bir şey diyaframdan gırtlağıma kadar tırmanmış, patlamaya hazır bekliyordu.
2000 yılının aralık ayıydı ve ben, kâğıttaki küçük boşluğu çiçekle dolduran Selim’in, hayatındaki en büyük boşluğu da çiçekle doldurmaya çalıştığını öğrendim.
Üç ay önce bir trafik kazasında annesini kaybettiğini ve o günden beri, babasıyla, hiç aksatmadan her cuma günü annesinin mezarını ziyaret edip mezarlığa çiçek diktiklerini…
Önceki gece babası duymasın diye yüzünü yastığa gömerek sabaha kadar hıçkırdığını…
Ve üniversiteden alınan diplomayla öğretmen olunamayacağını…
Hepsini, hayatımın o en serin aralık sabahında öğrendim…

Alıntı : aliseyhan.com


Günün Sözü :

öğretmenle ilgili sözler ile ilgili görsel sonucu










İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
7 Şubat, 2017, Antalya















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder