Çok Değerli Dostlar,
Her insanın hayatına dair dinlenecek mutlaka en az bir hikayesi vardır. İnsanların geçmişteki yaşantılarında kendi dünyalarında neler yaşadıklarını bilmemiz mümkün olmaya bilir. Bu nedenle insanların hal, hareket ve görünümleri ile ilgili ön yargılı ve olaylar karşısında peşin hükümlü olmamamız gerekiyor.
"Önyargı bireylere, düşüncelere, belirli bir insan topluluğuna ya da nesnelere ilişkin olabilir. Önyargılar kişinin, topluluğun ve nesnenin karşısında olmak ya da yanında olmak biçiminde ortaya çıkabilir. Ama genellikle olumsuz, yani karşı olmak biçimi ağır basar. Önyargılar bazen de acele karar vermekten kaynaklanır."
Aşağıdaki hikayenin gerçekliği hakkında tamamen emin olmasak da, hikayeden her okuyucumun bir ders çıkaracağına inanıyorum.
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.
İbrahim Birol
&&&&
O an adam, karısını geride bırakır ve bota atlar.
Batmak üzere olan gemideki kadın eşine bakar ve son cümlesi şu olur.
Öğretmen bir an durur ve öğrencilerine, “Sizce kadın, kocasına ne demiş olabilir?” diye sorar.
Öğrencilerinin çoğu: “Senden nefret ediyorum. Nankör herif!” demiştir diye cevap verir.
Öğretmen, köşede sessizce oturan bir çocuk görür ve aynı soruyu ona da sorar. Çocuk, “Öğretmenim bence ‘Çocuğumuza iyi bak demiştir’” diye cevap verir.
Öğretmen şaşırarak çocuğa sorar, “Daha önce bu hikayeyi duymuş muydun?”
Çocuk kafasını sallar ve “Hayır ama annem babam vefat etmeden önce aynı şeyi söylemişti.” der.
Öğretmen suratında üzgün bir ifadeyle, “Cevabın doğru” der.
Gemi batar, adam evine gider ve kız çocuğunu tek başına yetiştirir.
Yıllar sonra çocuk vefat eden babasının günlüğünü bulur.
Meğerse, çift gemi seyahatine çıktıklarında kadına ölümcül hastalık teşhisi konmuş. O kritik anda, baba ölmek üzere olan eşi yerine kendini bota atmış.
Baba günlüğünde, “Denizin dibine beraber batmayı o kadar isterdim ki… Ama çocuğumuz için, tek başına denize batmanı izlemek zorunda kaldım.” yazmış.
Hikaye biter ve sınıf sus pus olur.
Öğretmen, çocukların hikayeden gereken dersi çıkardıklarını düşünür. İyiyle kötüyü ayırmanın, aralarındaki ince çizginin ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu anladıklarını düşünür.
Bu nedenle, olaylara yüzeysel olarak bakmamalı ve ön yargılarda bulunmamalıyız.
Hesap geldiğinde hesabı ödeyen bir arkadaş, zorunlu hissettiği için değil arkadaşlığa paradan daha çok önem verdiği için bunu yapar.
İş hayatında sürekli inisiyatif alanlar bunu aptal oldukları için değil sorumluluğun ne demek olduğunu bildiklerinden yaparlar.
Tartışma sonrasında ilk özür dileyen kişi bunu suçlu olduğu için değil etrafındakilere değer verdiği için yapar.
Size sürekli mesaj atan birisi, yapacak başka bir şeyi olmadığından değil, size önem verdiğinden bunu yapar.
Bir gün hepimiz sevdiklerimizden bir şekilde ayrılacağız. Sohbetlerimizi ve beraber kurduğumuz hayalleri özleyeceğiz.
Bir gün çocuklarımız eskilerden bir fotoğraf görecek ve “Bunlar kim?” diye soracaklar. İçimiz kan ağlayarak “Bunlar, hayatımın en güzel günlerini geçirdiğim insanlar.” diye cevap vereceğiz.
İlham verici ve duygu yüklü hikayeyi arkadaşlarınız ve aileniz ile paylaşmayı ihmal etmeyin.
Alıntı : aliseyhan.com
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
8 Şubat, 2017, Antalya
Batan Gemi
Öğretmen bir gün denizin ortasında batmak üzere olan bir geminin hikayesini anlatmaya başlar;
Gemi, denizin ortasında aniden batmaktadır. Gemideki bir çift cankurtaran botuna yaklaşırken sadece bir kişilik yer kaldığını görür.
Gemi, denizin ortasında aniden batmaktadır. Gemideki bir çift cankurtaran botuna yaklaşırken sadece bir kişilik yer kaldığını görür.
O an adam, karısını geride bırakır ve bota atlar.
Batmak üzere olan gemideki kadın eşine bakar ve son cümlesi şu olur.
Öğretmen bir an durur ve öğrencilerine, “Sizce kadın, kocasına ne demiş olabilir?” diye sorar.
Öğrencilerinin çoğu: “Senden nefret ediyorum. Nankör herif!” demiştir diye cevap verir.
Öğretmen, köşede sessizce oturan bir çocuk görür ve aynı soruyu ona da sorar. Çocuk, “Öğretmenim bence ‘Çocuğumuza iyi bak demiştir’” diye cevap verir.
Öğretmen şaşırarak çocuğa sorar, “Daha önce bu hikayeyi duymuş muydun?”
Çocuk kafasını sallar ve “Hayır ama annem babam vefat etmeden önce aynı şeyi söylemişti.” der.
Öğretmen suratında üzgün bir ifadeyle, “Cevabın doğru” der.
Gemi batar, adam evine gider ve kız çocuğunu tek başına yetiştirir.
Yıllar sonra çocuk vefat eden babasının günlüğünü bulur.
Meğerse, çift gemi seyahatine çıktıklarında kadına ölümcül hastalık teşhisi konmuş. O kritik anda, baba ölmek üzere olan eşi yerine kendini bota atmış.
Baba günlüğünde, “Denizin dibine beraber batmayı o kadar isterdim ki… Ama çocuğumuz için, tek başına denize batmanı izlemek zorunda kaldım.” yazmış.
Hikaye biter ve sınıf sus pus olur.
Öğretmen, çocukların hikayeden gereken dersi çıkardıklarını düşünür. İyiyle kötüyü ayırmanın, aralarındaki ince çizginin ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu anladıklarını düşünür.
Bu nedenle, olaylara yüzeysel olarak bakmamalı ve ön yargılarda bulunmamalıyız.
Hesap geldiğinde hesabı ödeyen bir arkadaş, zorunlu hissettiği için değil arkadaşlığa paradan daha çok önem verdiği için bunu yapar.
İş hayatında sürekli inisiyatif alanlar bunu aptal oldukları için değil sorumluluğun ne demek olduğunu bildiklerinden yaparlar.
Tartışma sonrasında ilk özür dileyen kişi bunu suçlu olduğu için değil etrafındakilere değer verdiği için yapar.
Size sürekli mesaj atan birisi, yapacak başka bir şeyi olmadığından değil, size önem verdiğinden bunu yapar.
Bir gün hepimiz sevdiklerimizden bir şekilde ayrılacağız. Sohbetlerimizi ve beraber kurduğumuz hayalleri özleyeceğiz.
Bir gün çocuklarımız eskilerden bir fotoğraf görecek ve “Bunlar kim?” diye soracaklar. İçimiz kan ağlayarak “Bunlar, hayatımın en güzel günlerini geçirdiğim insanlar.” diye cevap vereceğiz.
İlham verici ve duygu yüklü hikayeyi arkadaşlarınız ve aileniz ile paylaşmayı ihmal etmeyin.
Alıntı : aliseyhan.com
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
8 Şubat, 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder