Merhaba Gönül Dostlarım,
' ATATÜRK' TEN ANILAR' adı altında başlattığımız yazı dizimizin bugünkü bölümünde . Bundan önceki yazımın ' Atatürk ve Nine' hikayesinde belirttiğim gibi, " hikayeyi okurken duygulanan veya ağlayan varsa, hala umut var demektir..." sözümün etkisi altında kalan okuyucularımın, hala Atatürk sevgisini yüreklerinde taşımış ve hissetmiş olduklarını görmek beni son derece mutlu etti "demek ki hala umut var" ...
Tüm yazılarıma göstermiş olduğunuz ilgileriniz için ' Gönül Dostlarıma ' sonsuz teşekkürlerimi arz ediyorum...
Bu yazımda, 27 Aralık 1919 tarihinde Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları ile birlikte Ankara' ya gelişi, Kurtuluş Savaşı döneminin en önemli olaylarından biridir, çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi' nin kuruluşu ve ayrıca Türk Ordusunun kurulup hazırlanması çalışmaları Ankara' da yapıldı ve Milli mücadelenin merkezi haline geldi.
Her 27 Aralık Ankaralılar için bayram gibidir. At sırtındaki seğmenler gösteriler yaparlar. Şehir baştan başa bayraklarla süslenir. Atatürk Koşusu yapılır. Okullarda törenler düzenlenir. Şehirde çeşitli şenlikler yapan halk bu mutlu günü sevgi ve coşku ile kutlar.
Aşağıdaki yazıda bir Ulusun eşsiz liderinin Ankara' ya gelişi anlatılıyor. Halkın Ulu Önderini bağrına basış şekli, o coşkuyu ve heyecanı bir bayram havası içinde kutlaması ve yaşaması, o tarihlerde Ankara' daki bir hastahanede tedavi görmekte olan yaralı ve hastaların Atatürk' e olan sevgilerini ve heyecanlarının anlatıldığı bu güzel yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ankara sadece bir il, bir bölge, bir başkent değildir; Ankara, Cumhuriyet’in sembolü ve demokratik ve aydınlık Türkiye’nin teminatıdır. Ankaralılar 98 yıl önce verdikleri sözü halen tutmaktadırlar ve Milli Mücadele ruhunu korumaktadırlar.
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın...
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...
Atatürk’ün Zaferden Sonra Ankara’ya Gelişi
En Seçme Atatürk Anıları.
Atatürk’ün Zaferden Sonra Ankara’ya Gelişi
Büyük Taarruz başarılmış ve düşman denize dökülmüştü. Ülkenin her yerinde bu bayram kutlanıyordu.. Her evde, her ocak başında bu konuşuluyor; herkes birbirine sarılıp bunu kutluyordu.
Ben, bu son büyük muharebede yaralanmış, Ankara’ya gönderilmiştim. Ankara’da Numune Hastanesi’nde yatıyordum Bizler bu olayları gazetelerden ve gelen hasta bakıcılarından öğreniyorduk.
Ata’nın Ankara’ya döneceği haberi hastanede yıldırım gibi duyuldu. Bu haber bütün hastalara bir hayat iksiri gibi tesir etmiş ve herkes iyileşmişti. hepimiz Ata’yı karşılamaya gitmek istiyorduk. Fakat hastanedeki doktor ve bakıcılar tabii ki buna izin vermek istemiyorlardı. Biz birkaç gazi asker ve subay arkadaşla beraber istasyona gizlice gitmeye karar verdik. O gün sabahleyin kendimize çeki düzen vererek; yarı sivil, yarı asker, yarı hastane kıyafeti ile istasyona koştuk.
İstasyona bir geldik ki, mahşeri bir kalabalık bugünkü Gençlik Parkı ve Paraşüt Kulesi’nin olduğu yeri hınca hınç doldurmuştu. Yüz binlerce kişi, kadını, erkeği, ihtiyarı, genciyle civar köy, kasaba ve vilayetlerden; atlarla, arabalarla, kağnılarla, eşeklerle gelmişler, Ata’yı görmek için meydanları doldurmuşlardı.
Adım atacak yer yoktu. Davullar çalınıyor, zeybekler oynuyor, halaylar çekiliyordu.
Az sonra sesler kesildi. Herkes trenin istasyona girmekte olduğunu söyledi. Sonra da tren istasyona girdi. “Yaşa var ol!” sesleri, davul zurna seslerine karışıyordu. Atatürk trenden inmiş ve istasyondan Meclis’e kadar yürüyerek kumandanlarıyla beraber ilerliyordu. Kurbanlar kesiliyor; herkes ve bizler gözyaşları ile bu sevince katılıyorduk. Ata’nın adımının önüne kundaktaki çocuğunu, “Sana bu evladım veya torunum da feda olsun” demek için koyan kadınlar, nineler gördüm. Bizler bu coşku içinde erlerle sarılıp ağlaşıyorduk. Atatürk, bu coşkulu karşılama arasında hiçbir aşırı hareket göstermeden rüzgar gibi tak, tak, tak diye askerce yürüyerek geçip, Meclis’e gitti.
Bizler bu mutlu sonu bir muhteşem film gibi seyrederek ve gördüklerimizi birbirimize anlatarak hastaneye döndük. Hastaneye bir geldik ki, hastanede birkaç ağır hasta ve birkaç bakıcıdan başka hiç kimse kalmamış. Sargılarla, alçılı ayaklarla, koltuk değnekleriyle herkes bizler gibi bu muhteşem merasimi görmeye koşmuştu.
Alıntı : Halil Nuri Yurdakul, atataürkdevrimleri.com
https://youtu.be/8mTaJAqT8d0 https://youtu.be/U0CtzlH-ZV8
Günün sözü :
“Ankara’nın ve Ankaralıların benim gönlümde bambaşka bir yeri vardır” Mustafa Kemal ATATÜRK
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
6 Kasım 2017, Antalya
Atatürk’ün Zaferden Sonra Ankara’ya Gelişi
Büyük Taarruz başarılmış ve düşman denize dökülmüştü. Ülkenin her yerinde bu bayram kutlanıyordu.. Her evde, her ocak başında bu konuşuluyor; herkes birbirine sarılıp bunu kutluyordu.
Ben, bu son büyük muharebede yaralanmış, Ankara’ya gönderilmiştim. Ankara’da Numune Hastanesi’nde yatıyordum Bizler bu olayları gazetelerden ve gelen hasta bakıcılarından öğreniyorduk.
Ata’nın Ankara’ya döneceği haberi hastanede yıldırım gibi duyuldu. Bu haber bütün hastalara bir hayat iksiri gibi tesir etmiş ve herkes iyileşmişti. hepimiz Ata’yı karşılamaya gitmek istiyorduk. Fakat hastanedeki doktor ve bakıcılar tabii ki buna izin vermek istemiyorlardı. Biz birkaç gazi asker ve subay arkadaşla beraber istasyona gizlice gitmeye karar verdik. O gün sabahleyin kendimize çeki düzen vererek; yarı sivil, yarı asker, yarı hastane kıyafeti ile istasyona koştuk.
İstasyona bir geldik ki, mahşeri bir kalabalık bugünkü Gençlik Parkı ve Paraşüt Kulesi’nin olduğu yeri hınca hınç doldurmuştu. Yüz binlerce kişi, kadını, erkeği, ihtiyarı, genciyle civar köy, kasaba ve vilayetlerden; atlarla, arabalarla, kağnılarla, eşeklerle gelmişler, Ata’yı görmek için meydanları doldurmuşlardı.
Adım atacak yer yoktu. Davullar çalınıyor, zeybekler oynuyor, halaylar çekiliyordu.
Az sonra sesler kesildi. Herkes trenin istasyona girmekte olduğunu söyledi. Sonra da tren istasyona girdi. “Yaşa var ol!” sesleri, davul zurna seslerine karışıyordu. Atatürk trenden inmiş ve istasyondan Meclis’e kadar yürüyerek kumandanlarıyla beraber ilerliyordu. Kurbanlar kesiliyor; herkes ve bizler gözyaşları ile bu sevince katılıyorduk. Ata’nın adımının önüne kundaktaki çocuğunu, “Sana bu evladım veya torunum da feda olsun” demek için koyan kadınlar, nineler gördüm. Bizler bu coşku içinde erlerle sarılıp ağlaşıyorduk. Atatürk, bu coşkulu karşılama arasında hiçbir aşırı hareket göstermeden rüzgar gibi tak, tak, tak diye askerce yürüyerek geçip, Meclis’e gitti.
Bizler bu mutlu sonu bir muhteşem film gibi seyrederek ve gördüklerimizi birbirimize anlatarak hastaneye döndük. Hastaneye bir geldik ki, hastanede birkaç ağır hasta ve birkaç bakıcıdan başka hiç kimse kalmamış. Sargılarla, alçılı ayaklarla, koltuk değnekleriyle herkes bizler gibi bu muhteşem merasimi görmeye koşmuştu.
Alıntı : Halil Nuri Yurdakul, atataürkdevrimleri.com
https://youtu.be/8mTaJAqT8d0 https://youtu.be/U0CtzlH-ZV8
Günün sözü :
“Ankara’nın ve Ankaralıların benim gönlümde bambaşka bir yeri vardır” Mustafa Kemal ATATÜRK
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
6 Kasım 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder