Merhaba Gönül Dostlarım,
Bir haftalık bir aradan sonra tekrar birlikteyiz, yazılarıma kaldığımız yerden devam edebilmek güzel bir şey.
Bugünkü yazıma bir Atasözü ile başlamak istiyorum " Doğru Söyleyeni Dokuz Köyden Kovarlar "
önce bu atasözünün tam anlamını ve günümüz şartlarına uyarladığımızda ne kadar doğru ve anlamlı bir söz olduğunu bir kez daha hatırlayalım.
İnsan ilişkilerine yalan dolan iyice karıştığı için, toplumsal yaşayış bozuldu. Toplumdaki aksaklıkları dile getirenler, istenmeyen kişiler oldu. Doğru söyleyenlere yüz verilmiyor, herkes yanından uzaklaştırıyor. Bu söz, doğru olduğu halde başkalarının işine gelmeyecek söz söyleyenlerin sevilmediğini anlatsa da, biz doğru bildiklerimizi söylemeliyiz. Doğru söylediğimiz için ilk anda sevimsiz görünsek de, gerçekler ortaya çıkınca değerimiz anlaşılacaktır.
Atasözü :
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar
Özellikle çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakârlığın azaldığı yerlerde yalan dolan, hile, ahlâksızlık artar ve insanlar iki yüzlü olurlar. Böyle bir ortamda doğru sözlü olan, sözünü esirgemeyen ve sakınmadan herkesi eleştiren kişiyi kimse sevmez. Herkes onu kınar, yanından ve yöresinden uzaklaştırmaya çalışır. Çünkü bu kişi doğru sözleriyle ahlâksızlık üzerine bina edilmiş menfaat düzenini bozmaya çalışır ve çok kimseyi rahatsız eder. Dolayısıyla çıkarları zedelenen, kusurları yüzüne söylenen, ikiyüzlülükleri yüzlerine çarpılan insanlar tarafından hor görülüp kovulurlar.
ANAFİKİR : Hiçbir şeyden çekinmeden doğruyu söyleyen kişileri kimse sevmez.Kişiler toplum içinde yaşamaya başladığından beri, çıkarı gereği, her düşündüğünü, her duyduğunu olduğu gibi anlatmaktan kaçınmış, hep bir şeyler gizleyerek başkalarıyla ilişkilerini kurmuştur. Gizlediklerini başkalarından çıkarını sağlamak için söylemez. Çıkarı için, doğru olmadığına inandığı şeyleri bile söyler. Oysa insana yakışan, kendisini olduğu gibi ortaya koymaktır. Doğru bildiklerini hiç kimseden korkmadan, «başkaları ne der?» diye bir endişeye kapılmadan ortaya koyanlar, iyi insan oldukları halde, geneldeki çıkarcı insanlar tarafından hoş karşılanmaz, kimse böylelerinin yakınlarında olmasını istemez, öyle olunca da doğrular, belirli bir yerde barınamaz
Alıntı : nkfu.com
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın...
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...
Doğru söyleyen neden dokuz köyden kovulur?
Eğitmen alışkanlılığınla yarışma programlarını takip etmeyi\izlemeyi çok seviyorum. Zira bu yarışmalar insanların korkularını, iç güdülerini ve bilinçaltı mekanizmalarını gözlemlemek için çok önemli fırsatlar sunuyor. TV8’de yayınlanan Survivor Yarışması da takip ettiğim yarışmalardan biri..
Yalan söyleyenleri nasıl anlarız diye sormuştu danışmanlık yaptığım bir firmada patron. Çok zor dedim. Ama insanlar neden yalan söylerler tanımlayabilirim.
Bu bir buzdağı gibidir bence. Altında korkular, özgüven eksikliği, kaygı ve endişeler, insani güdülerimiz saklıdır. Survivor Yarışması menşei Amerika olan ve Acun Ilıcalı tarafından Türkiye’ye uyarlanan sıra dışı bir yarışma. Zor koşullar altında hepimizin nasıl da farklı davranışlar gösterebileceğine iyi bir örnek.
Bu yarışmada; doğru söylemekle, patavatsız davranmak arasındaki farkı net bir şekilde gözlemlediğim için yazıma konu ettim. Ve Doğrucu Davut olmanın prim yaptığı programlarda bile seyirci takdiri için ne denli ince bir çizgi olduğunu fark ettim.
Yarışmada yer alan iki takımdan (Gönüllüler ve Ünlüler Takımları) dokunulmazlık yarışmasını kaybeden takım; kendi içinde gitmesini istediği kişiyi seçiyor. Bu takımdaki oyuncular daha sonra seyirciler tarafından verilen desteği ortaya koyan SMS mesajları alıyorlar. En yüksek SMS adedi alan oyuncu; takımın seçtiği oyuncunun karşısına, onunla rekabet edecek bir oyuncu seçme hakkına sahip oluyor. Bu noktadan sonra en az destek mesajı alan oyuncu gidiyor. İşin en ilginç yanı da burada gerçekleşti aslında. Zira en çok oyu alan ve geçen yılın şampiyonu Türabı, takımın seçtiği Duygu’ya karşı, Hilmicem’i seçti. Üstelik Hilmicem yarışmadaki en kadim dostuydu. Ancak Hilmicem’in Duygu’ya göre yüksek oy almış olma ihtimali yüksekti, ama bu henüz kesinleşmiş değildi. Sözün kısası takım Duygu’yu elemeye o denli kararlıydı ki bu denli büyük bir riski bile göze aldı. Zira eğer Hilmicem’in oyu, Duygu’dan az çıksaydı; Hilmicem, bir nevi kim vurduya gidecekti.
Ama öyle olmadı ve Duygu gitti. Peki takım neden Duygu’yu seçti?
Kendi gözlemlerimi aktarmak istiyorum bu konuda.
Her şey ;
“Ben perfomansı kötü olanları değil, bana uzak olanları elerim.”
Bir nevi hayat görüşüm, alışkanlıklarım, inanç ve değerlerim dedi mesajlarında. Duygu ise bu konuda çelişkili ve sadece kazanmayı hedef alan mesajlar verdi. Başarıya giden her yol mubahtır misali…
Ve SMS oylamalarında Türk Halkı bu ince çizgiyi fark etti.
Bizlerin iş hayatında var olup, yok olmamıza sebep olan da aslında bu ince çizgide gizli.
Neyi, neden yapıyorsun?
Profesyonel hayatta bu 9 köy meselesinde sorulması gerekenler bence:
Doğruyu söyleme sebebimiz değerlerimizle ilgiliyse sorun yok. (Dürüstlük, adalet (v.b)
Ama hırslarımızla ilgiliyse köylerden kovulmamız normal değil mi?
Ne dersiniz?
Yazan : Başak Tecer – HBR Türkiye
Yalan söyleyenleri nasıl anlarız diye sormuştu danışmanlık yaptığım bir firmada patron. Çok zor dedim. Ama insanlar neden yalan söylerler tanımlayabilirim.
Bu bir buzdağı gibidir bence. Altında korkular, özgüven eksikliği, kaygı ve endişeler, insani güdülerimiz saklıdır. Survivor Yarışması menşei Amerika olan ve Acun Ilıcalı tarafından Türkiye’ye uyarlanan sıra dışı bir yarışma. Zor koşullar altında hepimizin nasıl da farklı davranışlar gösterebileceğine iyi bir örnek.
Bu yarışmada; doğru söylemekle, patavatsız davranmak arasındaki farkı net bir şekilde gözlemlediğim için yazıma konu ettim. Ve Doğrucu Davut olmanın prim yaptığı programlarda bile seyirci takdiri için ne denli ince bir çizgi olduğunu fark ettim.
Yarışmada yer alan iki takımdan (Gönüllüler ve Ünlüler Takımları) dokunulmazlık yarışmasını kaybeden takım; kendi içinde gitmesini istediği kişiyi seçiyor. Bu takımdaki oyuncular daha sonra seyirciler tarafından verilen desteği ortaya koyan SMS mesajları alıyorlar. En yüksek SMS adedi alan oyuncu; takımın seçtiği oyuncunun karşısına, onunla rekabet edecek bir oyuncu seçme hakkına sahip oluyor. Bu noktadan sonra en az destek mesajı alan oyuncu gidiyor. İşin en ilginç yanı da burada gerçekleşti aslında. Zira en çok oyu alan ve geçen yılın şampiyonu Türabı, takımın seçtiği Duygu’ya karşı, Hilmicem’i seçti. Üstelik Hilmicem yarışmadaki en kadim dostuydu. Ancak Hilmicem’in Duygu’ya göre yüksek oy almış olma ihtimali yüksekti, ama bu henüz kesinleşmiş değildi. Sözün kısası takım Duygu’yu elemeye o denli kararlıydı ki bu denli büyük bir riski bile göze aldı. Zira eğer Hilmicem’in oyu, Duygu’dan az çıksaydı; Hilmicem, bir nevi kim vurduya gidecekti.
Ama öyle olmadı ve Duygu gitti. Peki takım neden Duygu’yu seçti?
Kendi gözlemlerimi aktarmak istiyorum bu konuda.
- Duygu’nun yarışmaya başladığı andan itibaren kendi doğrularını ifade ediş tarzı
- Stres yönetiminde yaşadığı sıkıntılar ve bunun takım başarısına olan olumsuz etkisi
- Yaşadığı olumsuz ve zor durumlarla başa çıkma tarzı
- Ve tüm bunların takım çalışması ve iletişimine olumsuz etkisi.
Her şey ;
- Nereden baktığınla
- Nasıl baktığınla
- Nasıl ifade ettiğin veya ifade etmeyi tercih ettiğinle
- Etrafında yarattığın etkiyle ilgili.
“Ben perfomansı kötü olanları değil, bana uzak olanları elerim.”
Ve SMS oylamalarında Türk Halkı bu ince çizgiyi fark etti.
Bizlerin iş hayatında var olup, yok olmamıza sebep olan da aslında bu ince çizgide gizli.
Neyi, neden yapıyorsun?
Profesyonel hayatta bu 9 köy meselesinde sorulması gerekenler bence:
- Köy nerede ve orada kimler yaşar?
- Yaşayanların inanç, değer ve ihtiyaçları neler?
- O köy, kasaba olmak istiyor mu ya da olmaya hazır mı?
- Senin bu köydeki varlık sebebin ve bu köye katkın ne?
- Köy halkı senin hakkında ne düşünüyor, neye inanıyor ve seninle ilgili ne hissediyor?
Doğruyu söyleme sebebimiz değerlerimizle ilgiliyse sorun yok. (Dürüstlük, adalet (v.b)
Ama hırslarımızla ilgiliyse köylerden kovulmamız normal değil mi?
Ne dersiniz?
Yazan : Başak Tecer – HBR Türkiye
Günün Sözü :
İbrahim Birol, http://ibrahim.blogspot.com.tr/
1 Kasım 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder