Merhaba Gönül Dostlarım,
İyi bir hafta sonu geçirmeniz temennisiyle ,
On günden beri Ulu Önderimiz Atatürk ile ilgili yayımladığım yazılarımın sonuncusunu dün sizlerle paylaşmıştım.
Bugün farklı yazı başlıklarıyla tekrar birlikteyiz. Hikayemize geçmeden önce, isterseniz yanık sesli üflemeli mistik bir çalgı olan NEY hakkında kısa bir bilgi ve ayrıca yazımızın kahramanı Neyzen Tevfik ile ilgili kısa bir bilgi vererek başlamak istiyorum.
Kendimin de her zaman zevkle dinlediğim ve Ney çalabilmek uğruna çeşitli üstatlardan zaman zaman dersler aldığım ve en çok mesai harcadığım bu çalgının gizemini çözebilmek, şu sıralar en büyük meşgalem olduğunu belirtmek isterim.
Ney nedir?
Ney; tambur, ut ve kemençe gibi Klasik Türk müziğinin en tipik sazlarından olarak kabul edilir. Ney, Mevlevi Sufilerinin yaptığı Sema'nın da en önemli parçalarından biridir. Sulak yerlerde yetişen boğumlu kamış bitkisinden yapılır.
Neyin bölümleri
Altı delik önde, bir delik arkada olmak suretiyle yedi deliğe sahiptir. Ortadaki deliklerde yarım ses, kalan deliklerden ise tam ses alınır. Arkadaki kalan delikler ise, acemaşiran, hüseyniaşiran perdesini kullanmak içindir. Aynı perdeden birkaç ses çıkarılabilir. Üflenen baş kısmına başpare denir.
Ney çeşitleri
Neyin 30’a yakın çeşidi vardır. Ancak günümüzde dört-beş çeşit ney yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunlar;
Şah, Mansur, Kız neyi, Yıldız, Müstahzen, Süpürde, Bolahenk Neyzen Tevfik Kimdir?
Tevfik Kolaylı, ya da yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik, taşlamalarıyla tanınan Türk neyzen ve şairdir. Taşlama kitaplarının yanı sıra, çeşitli taksimler ve saz semailerinin bestecisi olarak da bilinir. Vikipedi
Doğum tarihi: 24 Mart 1879, Bodrum
Ölüm tarihi ve yeri: 28 Ocak 1953, İstanbul
Tam adı: Tevfik Kolaylı
Defin tarihi ve yeri: Kartal Merkez Mezarlığı, İstanbul
Albümler: Hiç" in "Azab-ı Mukaddes"i
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın...
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...
MAZHAR OSMAN NEYZEN TEVFİK’E RASTLAMIŞTI
Bakırköy Akıl Hastanesini kuran ve bu alanda büyük şöhreti olan Dr. Mazhar Osman Uzman, bir gün yolda yürürken Neyzen Tevfik’e rastladı. Sayısız alkol tedavisini yaptığı Neyzen’i koltuğunun altında kocaman bir rakı şişesi ile yakaladı. Doktor birden gürledi:
-Neyzen bu ne ?
-Rakı doktor.
-Dök bakayım onu.
-Dökemem, yarısı İbrahim Çallı’nın.
-O zaman yarısını dök.
-Dökemem.
-Neden dökmüyorsun ?
-Üstteki Çallı’nın.
Alıntı
Üstad Neyzen Tevfik...
Yıl 1950 bir gece ...
Beyoğlu meyhanelerinden birine, elinde bir ney muhafazası taşıyan,
25-30 yaşlarında, iyi giyimli bir genç girer.
Şöyle bir etrafı kolaçan ettikten sonra, boş bulduğu bir masaya ilişip, havalı bir el hareketi ile garsonu çağırır;...
-Şişşşt, bakar mısın buraya?
Garson seğirtir hemen masaya doğru;
-Buyrun beyim?
-Bir Fahrettin Kerim bana. biraz buz, az da badem.
Fahrettin Kerim, o zamanların İstanbul valisinin adı ile anılan minik rakı şişesi.
-Baş üstüne beyim.
Sipariş gelmeden daha, mekanın sahibi gelir masaya;
-Delikanlı, bakar mısınız?
Delikanlı afili bir bakış atar;
-Buyurun?
-O masadan kalkmanızı rica edecektim, şu arkadaki masaya alsak sizi?
-Ne münasebet efendim, boştu masa ben geldiğimde.
-Üstadın masasıdır bu, buraya gelen herkes bilir, kimse oturmaz!
-Ne üstadı imiş bu?
Patronun gözü masadaki neye ilişir ve gözüyle işaret eder;
-Üstad Neyzen Tevfik, tanıyor olmalısınız.
-Ben benden başka üstad tanımam, benim üstad diyeceğim adam bu aleti benden iyi üflemeli...
Patron sinirlenmeye başlar, iki de fedai hareketlenir masaya doğru.
Tam o sırada, az önce meyhaneye girip tartışanların haberi olmadan duruma şahit olan Neyzen Tevfik el eder patrona
"Bırak kalsın" anlamında. ne de olsa son demleridir artık hayatının, durulmuştur artık gençlik ateşi.
Yavaşça ilişir arkadaki boş masaya, bir Fahrettin Kerim de o söyler, az da badem.
Delikanlı ikinci şişeyi de bitirdikten sonra, neyi çıkartır muhafazasından, dudaklarına götürür.
Patron artık dayanamaz acele seyirtir masaya.
-Delikanlı ayıp yahu, üstadın yanında..
Her şeyin bir edebi, usulü var yahu!
Arka masadan kısık bir ses duyulur.
-Şşşşt bırak efendi, tamamdır.
Patron üstada hürmetten, geri geri çekilir karanlığa doğru, delikanlı başlar bir taksim üflemeye. herkes bırakır çatalı,bıçağı, kadehi, kulak kesilir.
Ustadır delikanlı hakikaten.
Ustadır da, çok tizden girmiştir, hem caka satma merakı, hem de içkinin tesiri ile. tıkanır kalır..
Tam fısıltılar başlamışken, ilahî bir ney sesi duyulur üstadın masasından, delikanlının çıkamadığı perdeden almış, devam etmektedir. Şaşırır delikanlı, hem zordur o perdeye çıkmak, hem de alıcı gözle baktığı halde, ney görememiştir üstadın elinde o ana kadar.
Arkasına döner... Bakar... Gördüğü yeter ona..
Alelacele, kıpkırmızı bir suratla.. Çeker gider.
Üstadın elinde ney değil, boş bir
Fahrettin Kerim şişesi vardır, ona üflemektedir ney yerine.....
Alıntı : KEYİF ATÖLYESİ
https://youtu.be/aJDDDSX8MJs?list=PL0H0G__9bx_mqPDZnfF2KOD6ZMTB3-ynl
https://youtu.be/zVzZc8zsJ0k
https://youtu.be/cJ1w-ENR4-w
Günün Sözü :
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
12 Kasım 2017, Antalya
Beyoğlu meyhanelerinden birine, elinde bir ney muhafazası taşıyan,
25-30 yaşlarında, iyi giyimli bir genç girer.
Şöyle bir etrafı kolaçan ettikten sonra, boş bulduğu bir masaya ilişip, havalı bir el hareketi ile garsonu çağırır;...
-Şişşşt, bakar mısın buraya?
Garson seğirtir hemen masaya doğru;
-Buyrun beyim?
-Bir Fahrettin Kerim bana. biraz buz, az da badem.
Fahrettin Kerim, o zamanların İstanbul valisinin adı ile anılan minik rakı şişesi.
-Baş üstüne beyim.
Sipariş gelmeden daha, mekanın sahibi gelir masaya;
-Delikanlı, bakar mısınız?
Delikanlı afili bir bakış atar;
-Buyurun?
-O masadan kalkmanızı rica edecektim, şu arkadaki masaya alsak sizi?
-Ne münasebet efendim, boştu masa ben geldiğimde.
-Üstadın masasıdır bu, buraya gelen herkes bilir, kimse oturmaz!
-Ne üstadı imiş bu?
Patronun gözü masadaki neye ilişir ve gözüyle işaret eder;
-Üstad Neyzen Tevfik, tanıyor olmalısınız.
-Ben benden başka üstad tanımam, benim üstad diyeceğim adam bu aleti benden iyi üflemeli...
Patron sinirlenmeye başlar, iki de fedai hareketlenir masaya doğru.
Tam o sırada, az önce meyhaneye girip tartışanların haberi olmadan duruma şahit olan Neyzen Tevfik el eder patrona
"Bırak kalsın" anlamında. ne de olsa son demleridir artık hayatının, durulmuştur artık gençlik ateşi.
Yavaşça ilişir arkadaki boş masaya, bir Fahrettin Kerim de o söyler, az da badem.
Delikanlı ikinci şişeyi de bitirdikten sonra, neyi çıkartır muhafazasından, dudaklarına götürür.
Patron artık dayanamaz acele seyirtir masaya.
-Delikanlı ayıp yahu, üstadın yanında..
Her şeyin bir edebi, usulü var yahu!
Arka masadan kısık bir ses duyulur.
-Şşşşt bırak efendi, tamamdır.
Patron üstada hürmetten, geri geri çekilir karanlığa doğru, delikanlı başlar bir taksim üflemeye. herkes bırakır çatalı,bıçağı, kadehi, kulak kesilir.
Ustadır delikanlı hakikaten.
Ustadır da, çok tizden girmiştir, hem caka satma merakı, hem de içkinin tesiri ile. tıkanır kalır..
Tam fısıltılar başlamışken, ilahî bir ney sesi duyulur üstadın masasından, delikanlının çıkamadığı perdeden almış, devam etmektedir. Şaşırır delikanlı, hem zordur o perdeye çıkmak, hem de alıcı gözle baktığı halde, ney görememiştir üstadın elinde o ana kadar.
Arkasına döner... Bakar... Gördüğü yeter ona..
Alelacele, kıpkırmızı bir suratla.. Çeker gider.
Üstadın elinde ney değil, boş bir
Fahrettin Kerim şişesi vardır, ona üflemektedir ney yerine.....
Alıntı : KEYİF ATÖLYESİ
https://youtu.be/aJDDDSX8MJs?list=PL0H0G__9bx_mqPDZnfF2KOD6ZMTB3-ynl
https://youtu.be/zVzZc8zsJ0k
https://youtu.be/cJ1w-ENR4-w
Günün Sözü :
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
12 Kasım 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder