Merhaba Gönül Dostlarım,
Bugünkü bir başka yazı dizimizde Mustafa Kemal Atatürk' ün hastalığı ve ölümü hakkında sizlerle kısa bir bilgi paylaşımında bulunmak istiyorum. Aşağıdaki Alıntısının uzun olması nedeniyle yazıyı iki bölüm halinde sunacağım.
"Atatürk’ün Hastalığı, Son Günleri ve Ölümü Hakkında Prof. Dr. Nihat Reşat Belger ’in Notları adı altında" T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezinin internet sitesinden alıntı bir özet olup, sayfa düzenlemesi tarafımdan yapılarak sizlerin bilgilerine sunulmuştur.
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın...
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...
PROF. DR. NİHAT
REŞAT BELGER’S NOTES ON ATATÜRK’S ILLNESS, HIS LAST DAYS AND DEATH
(Summary)
(Summary)
Prof. Dr. N. Belger, who was the first consultant to diagnose Atatürk’s illness presents his notes on the condition of the great leader during his last days.
Atatürk’ün hastalığı, son günleri ve ölümü hakkında bugüne kadar birçok açıklama yapılmıştır. Gerek O’nu tedavi eden doktorlar, gerekse yakınları ve yanında çalışanlar tarafından günümüze iletilen bu bilgiler, tarihe ışık tutuşu yanında, O’nu daha iyi tanımamızı da sağlamaktadır. Atatürk’ü 1938 Ocak ayında Yalova’da muayene ederek hastalığına ilk teşhisi koyan, bilâhare O’nun müdavi doktorları** arasında yer alarak ölümüne kadar tedavisi ile uğraşan Prof. Dr. Nihat Reşat Belger’ in notları ise bu bakımdan ayrı bir değer taşımaktadır.
Prof. Dr. Nihat Reşat Belger’ i 16 Şubat 1961 günü -kendisi Kurucu Meclis üyesi iken- Ankara’da, kalmakta olduğu Bulvar Palas’taki odasında ziyaret etmiş, Atatürk’ün hastalığına ve son günlerine ait bildiklerini dikkatle not etmiştim. Yine bu görüşme esnasında Prof. Dr. Belger’ den Atatürk’ün son günlerine ait bazı hatıralarım kendi el yazılarıyla yazmalarını rica etmiştim. Birkaç gün sonra yazıp bana verdikleri bu notları 24 sene sonra yayımlarken kendisine karşı da vicdanî bir vazifeyi yerine getirmiş oluyorum.
Prof. Dr. Nihat Reşat Belger’ in Atatürk’ün hastalığı, son günleri ve ölümü hakkında notları:
ATATÜRK’ÜN
HASTALIĞI
Millî kahraman ve şanlı kumandan Atatürk, uzun süren hastalığı esnasında milletçe hayranı olduğumuz yüksek vasıflarından hiçbir şey kaybetmemişti. Hastalığının sonuna kadar tıpkı sıhhatli zamanlarında olduğu gibi daima keskin ve nafiz bakışlı, berrak ve selîs ifadeli, çelik gibi kavi iradeli, müstesna bir fıtrat idi. Her gün fizik kuvvetinden biraz daha kaybettiği ve gittikçe zayıfladığı halde, bu cihanşümul şöhretli hastanın insan kütlelerini sevk ve idarede müstesna bir kabiliyete sahip yüce şahsiyeti hemen göze çarpıyordu. Sayısız yüksek meziyetlerine meftun olduğumuz Atatürk’ü hastalık, fikren ve manen hiçbir veçhile sarsmamış ve değiştirmemişti.
Hastalığının mahiyeti kendisine izah edilirken dahi ne yüzünde, ne sözünde hiçbir endişe, hiçbir üzüntü eseri sezilmiyor, söylenilenleri soğukkanlılık ve tam bir sükûn ile dinliyordu. Mütemadiyen yatakta yatmakla geçen uzun aylar zarfında bir defa bile hastalıktan şikâyeti işitilmedi, hiçbir sabırsızlığı görülmedi, metaneti asla gevşemedi. Hastalığının vahim ve mühlik mahiyeti bittabi kendisine açıkça anlatılmadı. Fakat müphem olduğu kadar ölçülü ifadelerle izah edilen durumun ciddiyetini Atatürk anlamıştı.
Lâkin zannediyorum ki ölüm hiç aklından geçmemişti; zira sözlerinde ve suallerinde ölümü aklına getirmeyen ve ölmekten korkmayan bir insanın ruh haleti aşikâr idi. Bu, belki hayatını vatan ve milletinin şeref ve haysiyetini yükseltmeye vakfeden büyük bir askerin, ölümü istihkara alışık olmasıyla izah edilebilir. O halde Atatürk, niçin ölümünden iki ay evvel bir vasiyetname yapmaya karar vermişti. Buna sebep, karnında biriken mayiin bir iğne ile alınacağı kendisine anlatıldıktan sonra ponksiyon denilen bu tedavi yapılırken bilhassa bir barsak delinmesi gibi vahim bir komplikasyonun zuhur edebilmesini düşünmüş olması idi. Vasiyetname, işte bu düşüncenin ilham ettiği bir ihtiyat tedbiri olmuştur; hastalığın, ölümüne sebep olacağı kanaat ve endişesinin bir tesiri olmamıştır. Atatürk’ün bu kanaati hastalığının son günlerine kadar asla değişmeksizin devam etti.
Alıntı : Prof. Dr. Utkan Kocatürk
** Atatürk’ün hastalığı esnasında, kendisini tedavi ile görevlendirilen hekim kadrosu müdavi ve müşavir hekimlerden oluşuyordu. Müdavi hekimler: Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Prof. Dr. Nihat Reşat Belger. Müşavir doktorlar: Prof. Dr. Âkil Muhtar Özden, Prof. Dr. Hayrullah Diker, Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter, Dr. Abravaya Marmaralı, Dr. Mehmet Kâmil Berk.
" Atatürk’ün Gördüğü Gerçekleşen Son Rüya...
26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsızlığı ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştı. Prof. Afet İnan, olayı şöyle anlatıyor:
O geceyi rahatsız geçirdi. İlk komayı o zaman atlatmıştı. Ertesi sabahki açıklamasında:
“Demek ölüm böyle olacak” diyerek uzun bir rüya gördüğünü anlattı.
“Salih’e söyle, ikimiz de kuyuya düştük, fakat o kurtuldu” dedi.
Atatürk’ün burada “kuyuya düşme” sembolü ile gördüğü rüya vizyonu, kendisinin de söylediği gibi ölümünün habercisiydi. Salih Bozok’un kuyudan kurtulması ise, Atatürk’ün vefat ettiği gün, buna çok üzülen Salih Bozok’un intihar etmesi sonucu kurtarılmasını simgeliyordu...
Bu Atatürk’ün gerçekleşen son rüyasıydı...
Alıntı : atatürkdevrimleri.com
Günün Sözü :
"BENİM NÂCİZ VÜCÛDUM ELBET BİR GÜN TOPRAK OLACAKTIR;
FAKAT, TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR"
Mustafa Kemal ATATÜRK
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
7 Kasım 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder