TOLTECLERİN BİLGELİĞİ (1)
Değerli Dostlarım,
Bugün sizlerle değerli üstat ve yazar Don Miguel Ruiz'in eseri olan " 4 Anlaşma" adlı kitabı üzerine
bir paylaşımımız olacak.
Bakalım bizler bu maddelerden hangilerini yerine getirebileceğiz. Bence pek de zor olmayan bu dört maddenin tamamını hayata geçirebilmemiz ve bu öğütler doğrultusunda yolumuza devam etmemiz bizi aradığımız mutluluğa yaklaştırabilir mi? Sanırım bu " 4 Anlaşma " yı uygulamak ilk görüşte basit gibi gözükse de her bir insanda farklı farklı sonuçlar arz edebilir. Uygulayabilen insanların Hayatı daha güzel yaşayabilecekleri hususunda somut verilere henüz sahip değiliz. Hep birlikte uygulayalım ve müspet sonuçlara erişebilmemiz temennisiyle...
Sinema dünyasının üstün zekalı oyuncularından Sharon Stone ve Jody Foster bu kitabı çevresindeki insanlara öneriyor. Amerika'nın önde gelen Yeni Çağ yazarları bu kitabı sizlere öneriyor.
"Don Miguel Ruiz'in kitabı aydınlanmanın ve özgürlüğün bir yol haritasıdır."
Deepek Chopra Başarının Yedi Ruhsal Yasası kitabının yazarı
Kendinizi Sevin Ve Mutlu Olun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.
Daha iyi yaşamak için dört anlaşma:
Meksika Kızılderilileri tarafından hayata geçirilen Toltec bilgeliği, yalnızca efsanelerde ve hikayelerde var olan ölü bir gelenek değil, bugün hala bir kısım yerlerde (ve ülkemizde de) uygulanan canlı bir öğretidir. Daha iyi yaşamak için yapmamız gereken 4 anlaşma verilmiş Nil Gün tarafından Türkçeye kazandırılan ve Ötesi Yayınlarından çıkan, Don Miguel Ruiz'in kitabı Dört Anlaşma'da. Ben bu anlaşmaları uyguluyorum ve hayata geçirilebilir olduklarını gördüm.
1. ANLAŞMA: SÖZ BÜYÜDÜR/ ANLAŞMALARI BOZMAK Kullandığınız sözcüklerde kusursuz olun, ağzınızdan çıkan en küçük bir kelimeye dahi dikkat edin. Kendinizle, diğerleriyle ilgili yargılarınızda dikkatli olun. O sizin gerçekliğiniz olacaktır. İncil şöyle başlar "Önce söz vardı". Burada sözün ne denli güçlü olduğunun işareti verilir.
Söz büyüdür, sözlerle "kara büyü yapan" kara büyücülere karşı dikkatli olun. Size verdikleri sıfatlarla, yargılamalarla, onay ya da onaylamamalarla sizi zehirlemelerine veya değiştirmelerine izin vermeyin. Kusursuz olmak (impeccable) "saf ve günahsız" olmak demektir. Günah, kendini reddedişle başlar, dinin verdiği yargılarla değil... Öz reddediş, en ölümcül günahtır.
Annesinin başı ağrıdığı için " kes şu çirkin sesini!" denilen bir çocuğu düşünün. Annesi tarafından bu çocuk, sözle büyülenmiş ve uzun yıllar sesinin çirkin olduğunu düşünüp şarkı söylememiştir. Ama asıl olan nokta şudur: ANLAŞMAYA KATILMAK. ANLAŞMA İMZALAMAK. Bu kız, annesinin ona yaptığı büyü ile anlaşma yapmıştır. Kendini, onun dediği gibi çirkin sesli hissetmiştir, akmaktan ve haz almaktan alıkoymuştur. Öyleyse ilk adım, bize yapılan büyüleri ve bilmeden katıldığımız tüm anlaşmaları bozmaktır.
2. ANLAŞMA: HİÇ BİR ŞEYİ KİŞİSEL ALMAMAK
Bize söylenen sözleri, yapılan edimleri kişisel almayın. "senin bu davranışın beni incitti" diyen birini düşünün. Onu siz incitmediniz. Söylediğiniz sözler ondaki bir yaraya bastığı için incindi. Ve size kızdıklarında, nefret ettiklerinde, aslında kendilerinden korktuklarını bilmelisiniz.
Bu yüzden bize "sen iyisin" denildiğinde kişisel algılamayız, çünkü o anda o kişi kendini iyi hissediyor, mutlu ve bizi onaylıyor ama "sen bir şeytansın" dediklerinde de kişisel algılamayız, çünkü bir sebepten bize kızgındırlar. Kişisel algılama, bizi kara büyücüler için av haline getirir.
Kişisel algılarsanız, hep haklı çıkmak, onaylanmak, sevilmek istersiniz. Bunu bulamadığınızda ise incinir, yara alır dolayısıyla saldırırsınız. Oysa ki kendi hayatınızdaki aktör, sadece siz olmalısınız. Korkusuz yaşadığımızda, incinmeye ihtimal yoktur. Aptal durumuna düşmekten ve eleştirilmekten korkmadan sevdiğimizi haykırır, sorularımız varsa sorar, eylemlerde bulunuruz.
3. ANLAŞMA: VARSAYIMDA BULUNMAYIN Olmuş ve olacaklar hakkında varsayımlarda bulunmak, yaşamayı engeller ve enerjiyi tüketir. Bu durum en çok belirsizlikler karşısında yaşanır. Varsayım, her şeyi kişisel algılamak, dünyanın merkezine kendimizi oturtmak ve kişisel önemi abartmak sonucu oluşur.
Örneğin sevdiğiniz kişi (anneniz, sevgiliniz) sizi aramadı. Burada tetiklenen varsayımlar, "benden sıkıldı, kurtulmak istiyor, bana kızgın" diye başlar ve "ben değersizim" e kadar uzanan bir sürü varsayım silsilesi ile kendimize yeni zehirli anlaşmalar yapmamıza neden olur. Oysa yukarıdaki durumda bir sürü başka varsayım da mümkündür: "düşünmek istiyor, zaman istiyor, böylesi en iyisi, yalnız kalmaya ihtiyacı vardır, benim dışımda bir sorunu vardır, bana kıymet vermiyorsa kendi bilir, canı isterse" ... Yine de en iyisi hiç varsayımda bulunmamaktır. Çünkü evrenin merkezi biz değiliz.
Hayvanlar, hataları yüzünden ceza çekerler, ama sadece bir kez... İnsansa, her olumsuz algıladığı durumda, geçmiş hatalarını kendine hatırlatarak yeniden yeniden ceza çeker ve kendini suçlar. Zaten Toltekler de "kendine acımanın" altını kazıdıklarında, "kendine aşırı önem vermeyi" bulmuşlardır.
4. ANLAŞMA: YAPABİLDİĞİNİN EN İYİSİNİ YAPMAK Her koşul altında en iyisini yapmak, bizi suçluluk duygusundan kurtarır, kendimize saygı duymanızı sağlar ve bu enerjiyi bulamıyorsak da hiç yapmamak en iyisidir. İşin büyüğü küçüğü olmaz. Yemek pişirirken de, makale yazarken de, tuvalet temizlerken de ve severken de, bir işi olabildiğince kusursuz ve kendimizce "en iyisi" yapmak, kendi üzerimizdeki kara büyüleri etkisiz hale getirir.
Ama ödül beklemek ve görev olduğu için değil, her işi hayatımızın son edimiymiş gibi dikkatli ve erinç içinde yapmak esastır. Kötü, rutin ve boş iş yoktur. (bunu asistanken anladım. Bir güzel fotokopi çekiyorum sormayın:)))) Hepsi kusursuzluğa bizi götürecek adımlardır. Eğer zaten yapmak zorundaysak, bunu zevkli bir oyun haline getirmek en güzeli olmalı. Ve bunu yaparken risk almak, ritüele dönüşmesine izin vermemek gerekir.
SONUÇ: Aktif bir teslimiyet, doğru yaşamak için temel şarttır. Her şeyin bize akmasını bekleyemeyiz. Ama gidenler için üzülmez, gelenler için de kaygılanmayız. Evet demek istediğinizde "evet" deyin. Hayır demek istediğinizde "hayır" deyin. Bu dünyaya sevmek ve sevilmek için geldik. Tanrı için kanıt aramayın. SADECE OLUN, RİSK ALIN VE HAZ DUYUN. 4 Anlaşmanın yolu budur.
Sevgilerimle.
https://youtu.be/9CuafCA47TQ
Günün Sözü : Mutluluğunuzu alıp başka biɾisinin ellerine bırakacak oluɾsanız onu eɾ geç kıɾacaktıɾ. Mutluluğunuzu başka biɾisine veɾiɾseniz alıp götürebilir. Çünkü mutluluk yalnızca sizin içinizden gelebilir ve sevginizin sonucudur. / Don Miguel Ruiz
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
01 Ekim,2016, Antalya
1. ANLAŞMA: SÖZ BÜYÜDÜR/ ANLAŞMALARI BOZMAK Kullandığınız sözcüklerde kusursuz olun, ağzınızdan çıkan en küçük bir kelimeye dahi dikkat edin. Kendinizle, diğerleriyle ilgili yargılarınızda dikkatli olun. O sizin gerçekliğiniz olacaktır. İncil şöyle başlar "Önce söz vardı". Burada sözün ne denli güçlü olduğunun işareti verilir.
Söz büyüdür, sözlerle "kara büyü yapan" kara büyücülere karşı dikkatli olun. Size verdikleri sıfatlarla, yargılamalarla, onay ya da onaylamamalarla sizi zehirlemelerine veya değiştirmelerine izin vermeyin. Kusursuz olmak (impeccable) "saf ve günahsız" olmak demektir. Günah, kendini reddedişle başlar, dinin verdiği yargılarla değil... Öz reddediş, en ölümcül günahtır.
Annesinin başı ağrıdığı için " kes şu çirkin sesini!" denilen bir çocuğu düşünün. Annesi tarafından bu çocuk, sözle büyülenmiş ve uzun yıllar sesinin çirkin olduğunu düşünüp şarkı söylememiştir. Ama asıl olan nokta şudur: ANLAŞMAYA KATILMAK. ANLAŞMA İMZALAMAK. Bu kız, annesinin ona yaptığı büyü ile anlaşma yapmıştır. Kendini, onun dediği gibi çirkin sesli hissetmiştir, akmaktan ve haz almaktan alıkoymuştur. Öyleyse ilk adım, bize yapılan büyüleri ve bilmeden katıldığımız tüm anlaşmaları bozmaktır.
2. ANLAŞMA: HİÇ BİR ŞEYİ KİŞİSEL ALMAMAK
Bize söylenen sözleri, yapılan edimleri kişisel almayın. "senin bu davranışın beni incitti" diyen birini düşünün. Onu siz incitmediniz. Söylediğiniz sözler ondaki bir yaraya bastığı için incindi. Ve size kızdıklarında, nefret ettiklerinde, aslında kendilerinden korktuklarını bilmelisiniz.
Bu yüzden bize "sen iyisin" denildiğinde kişisel algılamayız, çünkü o anda o kişi kendini iyi hissediyor, mutlu ve bizi onaylıyor ama "sen bir şeytansın" dediklerinde de kişisel algılamayız, çünkü bir sebepten bize kızgındırlar. Kişisel algılama, bizi kara büyücüler için av haline getirir.
Kişisel algılarsanız, hep haklı çıkmak, onaylanmak, sevilmek istersiniz. Bunu bulamadığınızda ise incinir, yara alır dolayısıyla saldırırsınız. Oysa ki kendi hayatınızdaki aktör, sadece siz olmalısınız. Korkusuz yaşadığımızda, incinmeye ihtimal yoktur. Aptal durumuna düşmekten ve eleştirilmekten korkmadan sevdiğimizi haykırır, sorularımız varsa sorar, eylemlerde bulunuruz.
3. ANLAŞMA: VARSAYIMDA BULUNMAYIN Olmuş ve olacaklar hakkında varsayımlarda bulunmak, yaşamayı engeller ve enerjiyi tüketir. Bu durum en çok belirsizlikler karşısında yaşanır. Varsayım, her şeyi kişisel algılamak, dünyanın merkezine kendimizi oturtmak ve kişisel önemi abartmak sonucu oluşur.
Örneğin sevdiğiniz kişi (anneniz, sevgiliniz) sizi aramadı. Burada tetiklenen varsayımlar, "benden sıkıldı, kurtulmak istiyor, bana kızgın" diye başlar ve "ben değersizim" e kadar uzanan bir sürü varsayım silsilesi ile kendimize yeni zehirli anlaşmalar yapmamıza neden olur. Oysa yukarıdaki durumda bir sürü başka varsayım da mümkündür: "düşünmek istiyor, zaman istiyor, böylesi en iyisi, yalnız kalmaya ihtiyacı vardır, benim dışımda bir sorunu vardır, bana kıymet vermiyorsa kendi bilir, canı isterse" ... Yine de en iyisi hiç varsayımda bulunmamaktır. Çünkü evrenin merkezi biz değiliz.
Hayvanlar, hataları yüzünden ceza çekerler, ama sadece bir kez... İnsansa, her olumsuz algıladığı durumda, geçmiş hatalarını kendine hatırlatarak yeniden yeniden ceza çeker ve kendini suçlar. Zaten Toltekler de "kendine acımanın" altını kazıdıklarında, "kendine aşırı önem vermeyi" bulmuşlardır.
4. ANLAŞMA: YAPABİLDİĞİNİN EN İYİSİNİ YAPMAK Her koşul altında en iyisini yapmak, bizi suçluluk duygusundan kurtarır, kendimize saygı duymanızı sağlar ve bu enerjiyi bulamıyorsak da hiç yapmamak en iyisidir. İşin büyüğü küçüğü olmaz. Yemek pişirirken de, makale yazarken de, tuvalet temizlerken de ve severken de, bir işi olabildiğince kusursuz ve kendimizce "en iyisi" yapmak, kendi üzerimizdeki kara büyüleri etkisiz hale getirir.
Ama ödül beklemek ve görev olduğu için değil, her işi hayatımızın son edimiymiş gibi dikkatli ve erinç içinde yapmak esastır. Kötü, rutin ve boş iş yoktur. (bunu asistanken anladım. Bir güzel fotokopi çekiyorum sormayın:)))) Hepsi kusursuzluğa bizi götürecek adımlardır. Eğer zaten yapmak zorundaysak, bunu zevkli bir oyun haline getirmek en güzeli olmalı. Ve bunu yaparken risk almak, ritüele dönüşmesine izin vermemek gerekir.
SONUÇ: Aktif bir teslimiyet, doğru yaşamak için temel şarttır. Her şeyin bize akmasını bekleyemeyiz. Ama gidenler için üzülmez, gelenler için de kaygılanmayız. Evet demek istediğinizde "evet" deyin. Hayır demek istediğinizde "hayır" deyin. Bu dünyaya sevmek ve sevilmek için geldik. Tanrı için kanıt aramayın. SADECE OLUN, RİSK ALIN VE HAZ DUYUN. 4 Anlaşmanın yolu budur.
Sevgilerimle.
https://youtu.be/9CuafCA47TQ
Günün Sözü : Mutluluğunuzu alıp başka biɾisinin ellerine bırakacak oluɾsanız onu eɾ geç kıɾacaktıɾ. Mutluluğunuzu başka biɾisine veɾiɾseniz alıp götürebilir. Çünkü mutluluk yalnızca sizin içinizden gelebilir ve sevginizin sonucudur. / Don Miguel Ruiz
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
01 Ekim,2016, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder