22 Temmuz 2016 Cuma

BİLGE HİKAYELERİ (2)




Han ve Yolcu


Merhaba Değerli Dostlarım, 

Dünkü  " Bilge Hikayeleri" olarak paylaştığım yazımın sizler tarafından çok beğeni alması ve  okunma istatistiki sayılarının çok yüksek çıkması  bu tür yazılarıma devam etmem hususunda beni cesaretlendirdi. Hal böyle olunca bugünkü yazımı "Bilge Hikayeleri" (2) olarak yayınlamaya karar verdim.
Bu tür hikayelere ve öykülere siz okuyucularım tarafından gösterilen ilgi beni  çok mutlu  etmesinin yansıra,  yazılarımın sizlere bir mesaj verebilmesi ve ayrıca  kişisel gelişiminize katkı sağlayabildiği için büyük bir onur duyuyorum.

Bugünkü yazımızda sizlere iki ayrı bilge hikayemiz olacak ve ayrıca, Bilgelerin piri  Dede Korkut ile ilgili kısa bir Video seyredeceğiz.

En iyi dileklerimle. Esen Kalın

Hayat Satrancı



Genç bir adam kendi yöresinde çok tanınan bir bilgenin yanına gitti. Derdi biraz farklıydı. Genç yaşında hep başarı kazanmıştı. Babasından devraldığı küçük işi hızla büyütmüş, zengin olmuştu. Çevresindeki herkes ona saygı gösteriyordu.
Düşmanı yoktu. Evlilikleri başarılı olmuş, çok genç yaşlarda başlayarak birkaç kez baba olmuştu. Ve genç adamın derdi de buradan sonra başlıyordu. Bu kadar erken başarı, çok başarı, çok sayılmak yüzünden bütün çevresindeki insanları "küçük" görmeye başlamıştı.
Genç adam için "önemli" hiçbir iş, hiçbir insan, hiçbir durum kalmamıştı. Hiçbir konuşmayı birkaç dakikadan fazla dinleyemiyor, okumaya başladığı her şeyi birkaç dakika içinde elinden bırakıyordu.
Bilge kişi genç adamı uzun uzun dinledi. Genç adam anlattıkça anlattı. Sonra da bilge kişi sordu: "Yaparken zevk aldığın, her şeyden daha fazla ilgini çeken hiçbir şey yok mu?"
Genç adam bir süre düşündü ve cevap verdi: "Satranç..." dedi, "Ama satrancı da çok iyi oynadığım için rakip bulamıyorum."
Bilge kişi "Güzel" dedi, "Burada bir öğrencim var, o da iyi satranç oynuyor." Öğrencisini çağırdı, satranç masası kuruldu. Genç adam ve öğrenci karşılıklı oturdular. Bilge kişi aniden "Bir dakika" dedi, "Bu satranç karşılaşması biraz farklı olacak. Kaybeden, kafasını da kaybedecek. Kaybedenin kafasını ben kendi elimle, kendi hançerimle keseceğim. Tamam mı?" Öğrencisi "Tabii efendim" deyince genç adam da daha zayıf bir sesle "Tamam" dedi.
Oyun başladı. "Her şeyi en iyi yapan", "Her şeyde en başarılı" genç adam boncuk boncuk terliyordu. Yaptığı her atak bilgenin öğrencisi . tarafından ustaca savuşturuluyordu. Genç adam terlemeye devam ediyordu. Bir süre sonra savunmaları düşmeye başladı. Öğrenci usta hamlelerle genç adamı sıkıştırmıştı.
 Genç adam bir an bilge kişiye baktı. Gözleri korku doluydu. Bilge kişi o an, bir el darbesiyle satranç masasını devirdi: "Tamam bitti! Hiç kimsenin kafası kesilmeyecek!" Genç adam önüne bakıyordu.

Bilge kişi konuştu: "İşte tekrar tutkuyu yaşadın... Dikkatini toplamayı öğrendin... Hiç kimseyi küçümsememen gerektiğini gördün... Her an ölümün yanında yaşadığın için her şeye değer vermen gerektiğini anladın..." Sonra bilge ve öğrencisi yere saçılmış satranç taşlarını birlikte toplayıp kutusuna koydular.     

Savaşçı Çalışmaktan Asla Vazgeçmez






Artık faal konumda olmayan bir savaşçı söyle dedi: "Hayatımız boyunca çeşitli düzeyde becerilere sahip oluyoruz. Başlangıçta, henüz yolun başında olduğumuz ve pek bir şey bilmediğimiz için etrafımızdaki insanlar da kendimiz de beceriksiz olduğumuzu düşünürüz. Bu aşamada hiçbir işe yarayamayız, sadece öğrenmeye devam ederiz.
Biraz kavramaya başladıktan sonra bile hala uygulama için hazır olmayız, ama kendimizin ve etrafımızdakilerin eksikliklerini görmeye başlarız.
Yavaş yavaş ustalaşmaya başlayınca, başarılarımızla gurur duyar, yakınımızdakilerin eksikliklerini fark eder ve onlara yardımcı olmaya çalışırız. Bu aşamada işe yaramaya başladığımızı hissederiz.
En yüksek seviyeye eriştiğimizde hiçbir şey bilmiyormuş, çabalarımız işe yaramıyormuş gibi görünür. İşte aydınlanma bu noktada gerçekleşir, sonsuz sırlar artık avucumuzdadır. Aydınlanma yolu ve ustalığın sonsuz olduğunu anlayınca, sonuca ulaşma telaşı olmaksızın yolu takip etmekten memnun oluruz, çünkü yolun sonu olmadığını fark ederiz. Her gün daha iyi olmak için gayret eder ve öğrendikçe aslında hiçbir şey bilmediğimizi anlarız".
Yagyu Sensei ise, "Şimdiye kadar başkalarını alt etmeyi öğrenmedim ama en iyi durumdayken kendimi alt etmeyi öğrendim" dedi.
Her zaman daha iyi olmaya çalışmalıyız. Daha iyi bir anlayışa sahip olmak için her gün çaba sarf etmeli ve asla vazgeçmemeliyiz.
"Hagakure Savaşçının Yüreği" adlı kitaptan alıntıdır

Kaynak : Aktif Felsefe


https://youtu.be/D_4n384snaY



Günün Sözü :
,Bir alimin, devlet adamlarının kapısına gitmesi, Allah’ın en kızdığı şeydir. İmam Evzai

İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
Temmuz 21, 2016, Antalya






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder