11 Temmuz 2016 Pazartesi

KAHRAMANLIK HİKAYELERİ



çanakkale resmi ile ilgili görsel sonucu

 



 





Çok değerli Dostlarım,

Bugün sizlere  iki değişik  hikayem olacak, her iki hikayemizle ilgili son kararı vermek ve yorum yapmayı siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.

Tarihte yaşadığımız en önemli savaşlardan biridir Çanakkale savaşları. Yurdumuz üzerinde oynalınan oyunlar ve entrikalar. Tarih boyunca unutamayacakları bir ders verdiğimiz İtilaf Devletlerini alt edişlerimiz bütün bunların hepsi belirli bir centilmenlik ve iyi niyet çerçevesinde cereyan etmiş aynı şekilde sonuçlanmıştır.
 Çanakkale Savaşları, ‘yüzyılın son centilmen savaşları’ olarak değerlendirilir. Bu değerlendirme, özellikle karşı karşıya gelmeden sadece teknolojik üstünlüğe dayanarak yüzlerce, hatta binlerce kilometre öteden füzelerle, gemilerle ve uçaklarla yapılan günümüzün ahlâksız savaşlarına kıyasla, savaş ahlâkı ve kuralları açısından bakıldığında son derece farklıdır.
Bu savaşta askerlerimiz, iman hassasiyetleriyle bütün dünyaya büyük bir insanlık dersi vermişler ve savaşın merhamet boyutunu, düşmanlığın dostluğa dönüş örneklerini göstermişlerdir. Onlara göre düşman cephede iken düşmandır; kurtarılmayı bekleyen bir acziyet içinde iken ve esir alınmışsa artık misafirdir. Çünkü insandır. Savaş cephe dışında değil, cephede yapılır.
 
Çanakkale Savaşı nedir?

Çanakkale Savaşı Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf Devletleri'nce; Osmanlı Devleti'nin başkenti konumundaki İstanbul'u alarak boğazların kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman  mütte-fiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amacı ile açılan cephe. 

Kaynak : Türkçe Bilgi
                                        
Birinci Hikayemiz:

Avustralyalı Elion Cammbell’in  hatıra defterinden alınan bir hikaye gerçekte şöyle;


 “Ateşkes sırasında Türkler şehitlerini gömüyorlardı. Arkadaşlarımızdan birkaç kişi gönüllü olarak onlara yardım etmek istedi ve bu korkunç görevde dost ve düşman iş birliği yaptılar…” İşte bu sırada yapılan konuşmalarda açlığını hissettiren bir Mehmetçiğe, bir Avustralyalı asker sığır eti ve bisküvi getirir.  Mehmetçik bu hareket karşısında hislendi. Sonunda görev tamamlanmıştı. Her iki tarafın da askerleri siperlerine çekilmiş bekliyorlardı. Vurulan silah arkadaşlarına son vedalaşma bitmişti.

Türk subayı bir kaç adım ilerledi ve selam verdi. Bizim subaylarımız da selam aldılar.  Böylece ateşkes sona ermişti. Düşmanlarımızın nezaketlerinde bir yüce ruhluluk, bir soyluluk vardı. dünya şövalyeliğinin kutsal emaneti onlardaydı sanki.
çanakkale resmi ile ilgili görsel sonucu

Birkaç hafta sonra Avustralyalı askerler Türk siperlerine karşı büyük bir saldırıya geçerler. Mücadelenin şiddetli bir anında Avustralyalı bir asker ağır şekilde yaralanarak Türk siperlerinin yakınına düşer. Yaralı asker acılı bir şekilde can çekişmeye başlar. Bundan sonrasını Cambell şöyle anlatıyor:
“Mermi yağmurunun ortasında bir Türk, siperden fırlayarak yaralı askerimizi sırtına aldı ve bizim hatlara doğru taşımaya başladı. Türk, sırtındaki Avustralyalı ile birlikte yaralanmadan siperlerimizin korkuluklarına ulaştı ve sırtındaki arkadaşımızı kıyıdan aşağıya yavaşça bıraktı… Sonra bu Türk kendi hatlarına doğru yöneldi. Fakat birçok yerinden yaralanıp yere düşmeden önce ancak üç ya da dört adım atabilmişti. Ve oracıkta şehit düştü. Meçhul bir şekilde, fakat kahraman olarak şehit düştü.
Yaralı Avustralyalı, aç Türk’e sığır eti ve bisküvi getiren askerdi. Onu sırtında siperlerimize taşıyan Türk, onun kumanya verdiği askerdi.”

İkinci Hikayemiz:

GELECEĞİNİ BİLİYORDUM

savaş resimleri ile ilgili görsel sonucu

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutmayacak ateş yağmuru altındaydılar. Tam cepheden dışarı doğru bir hale yaptığı sırada başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti, delirdin mi? Gitmeye değer mi?
Baksana delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Artık onun için yapacak hiçbir şey yok. Boşuna kendi hayatını da tehlikeye atma sakın!
Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini cepheden dışarı attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti.  Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker, yaralı arkadaşını kurtaramamıştı siperde kalan arkadaşı dedi ki: Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.
Değdi, dedi, gözleri dolarak asker. Değdi nasıl değdi? Bu adam ölmüş, görmüyor musun?
Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim için. Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı: "Geleceğini biliyordum, geleceğini biliyordum."

Kaynak : Seçme Hikayeler


https://youtu.be/p_MMOQQ3MF8?list=RDp_MMOQQ3MF8







W. CHURCHILL Sözleri Günün Sözü : " Savaşta karar ve azim, yenilgide meydan okuma, zaferde bağışlayıcılık, barışta iyi niyet." W. CHURCHİLL




İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
Temmuz 10, 2016, Antalya









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder