Çok değerli Dostlar Merhaba,
Kasım Ayı ile ilgili yazımızın sizler tarafından çok fazla görüntülenmesi ve beğeni alması, bu tür sohbet yazılarına ihtiyacımız olduğunu anımsattı. Sizlere göstermiş olduğunuz ilgilerinizden dolayı bir kez daha çok teşekkür ediyorum, sağ olun var olun.
Ekim, Kasım Aylarında olduğu gibi gelecekte de her yeni başlayan ayın birinci günü o ay ile ilgili yazılarımı sizlerle paylaşmak beni mutlu eder.
Bugünkü yazımda sizlere farklı bir konu aktarmak istiyorum.
Yan taraftaki resmi bana Facebook tan bir arkadaşım paylaşmış
"İlginç Bilgiler " adlı bir paylaşım sitesinden alıntı yapılmış. Facebook taki paylaşımlarda yandaki resim ve yazı ile ilgili çok ilginç yorumlar var, bu yorumlara günümüz şartlarında katılmamak mümkün değil.
İlginç olanlardan bir kaç tanesini sizlere aktarayım. Yorum yapmak size kalıyor.
Aysel Kuyucu Çok doğru ama sokağa gönderemiyoruz. KORKUYORUZ. Çocuklara da üzülüyoruz. Ne yapalım?
Asya Kafkasyalı Ve maalesef büyümeye de fırsatları olmayacak ! .. Hepsini kanser bekliyor ne yazık ki ! :(((((((((((((((
Bugünkü yazımda sizlere farklı bir konu aktarmak istiyorum.
Yan taraftaki resmi bana Facebook tan bir arkadaşım paylaşmış
"İlginç Bilgiler " adlı bir paylaşım sitesinden alıntı yapılmış. Facebook taki paylaşımlarda yandaki resim ve yazı ile ilgili çok ilginç yorumlar var, bu yorumlara günümüz şartlarında katılmamak mümkün değil.
İlginç olanlardan bir kaç tanesini sizlere aktarayım. Yorum yapmak size kalıyor.
Aysel Kuyucu Çok doğru ama sokağa gönderemiyoruz. KORKUYORUZ. Çocuklara da üzülüyoruz. Ne yapalım?
Asya Kafkasyalı Ve maalesef büyümeye de fırsatları olmayacak ! .. Hepsini kanser bekliyor ne yazık ki ! :(((((((((((((((
Bugünkü Hikayem. Bir öğretmenin sınıf içinde öğrencilerine cep telefonları ve Gerçek hayatı yaşamakla ilgili vermiş olduğu dersi en iyi şekilde anlatıyor.
Kendinizi Sevin Ve Mutlu Olun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.
İbrahim Birol
****
Uz. Dr. Gökhan Mamur, yıllardır zararları tartışılan cep telefonu, kablosuz internet ve son teknoloji ürünü cihazların çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri ve alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.
Dikkat edilmesi gereken öneriler :
• Elektromanyetik ışınlar saçan bu tarz cihazlardan bebek ve çocuklarımızı, en azından 12 yaşına gelene kadar uzak tutmamız gerekiyor.
• 13-20 yaş arası dönemde de kullanımın mümkün olduğu kadar kısıtlanması, mutlaka kullanılacaksa da kısa mesaj ile kullanım sağlanması gerekiyor.
• Wireless modemlerinizi evde o anda kullanmıyorsanız kapatın ve komşularınızdan da bunu yapmalarını isteyerek ortak bir karar alın.
• Cep telefonlarınızı bebek ve çocuklarınızdan uzak tutun. Aranızda “ama o telefonu çok seviyor” diyenler olabilir ancak şunu biliyorum ki ebeveynin kararlılığı birçok konuda olduğu gibi bu konuda da esastır. Çocuk görmediği şeyi isteyemez.
Bazı ürünler cep telefonu radyasyonunu azalttığını iddia eder ancak bunlar henüz söz sahibi kurumlar tarafınca çare olarak onaylanmış değildir.
Elbette cep telefonlarımızı ve internet bağlantımızı çöpe atamayız. Ancak bize hız katan ve rahatlatan kestirmelerin acısının çocuklarımızdan çıkmaması için de gerekli önlemlerimizi almalıyız.
• Wireless modemlerinizi evde o anda kullanmıyorsanız kapatın ve komşularınızdan da bunu yapmalarını isteyerek ortak bir karar alın.
• Cep telefonlarınızı bebek ve çocuklarınızdan uzak tutun. Aranızda “ama o telefonu çok seviyor” diyenler olabilir ancak şunu biliyorum ki ebeveynin kararlılığı birçok konuda olduğu gibi bu konuda da esastır. Çocuk görmediği şeyi isteyemez.
Bazı ürünler cep telefonu radyasyonunu azalttığını iddia eder ancak bunlar henüz söz sahibi kurumlar tarafınca çare olarak onaylanmış değildir.
Elbette cep telefonlarımızı ve internet bağlantımızı çöpe atamayız. Ancak bize hız katan ve rahatlatan kestirmelerin acısının çocuklarımızdan çıkmaması için de gerekli önlemlerimizi almalıyız.
Hikayemiz:
Cuma günü, sıcak bir öğleden sonrası yaşanırken son ders saati gelmişti. Sabırsız öğrenciler okuldan bir an önce çıkabilmek için yerlerinde kıpırdanıyorlardı. Yaşlı öğretmen tahtaya çıkmış her zamanki merhameti ve sabrıyla ders anlatıyordu. Öğretme ateşiyle pırıl pırıl olan gözlerini sınıfta dolaştırırken birden gözüne telefonuyla uğraşan bir öğrenci ilişti. Bir an için adamın tüm sabrı tükendi. Bağırıp çağırmak istedi. Tam bağırmak için ağzını açmıştı ki, birden aklına daha güzel bir fikir geldi. Bağırıp çağırarak öğrencilere bir şey anlatamazdı, onlara hiç unutamayacakları bir hayat dersi vermeliydi. Sakin bir sesle öğrenciyi yanına çağırdı. Sınıftaki diğer öğrencilerin korkulu gözleri öğretmenin üstündeydi şimdi. Öğretmen, çocuğun telefonunu istedi. Daha sonra tek eliyle telefonu kaldırdı ve tüm sınıfa hitaben seslendi.
Derin bir sessizliğe gömülmüş sınıftan titrek bir parmak yükseldi.
” Telefon, arama yapmak, uzaklardaki yakınlarımızla görüşmek, haberleşmek için yapılmıştır ama aynı zamanda film izlenebilir, müzik dinlenebilir, oyun oynanabilir. “
Öğretmen öğrenciyi dinledikten sonra tekrar konuşmaya başladı.
” Kısacası hayatı alıp şu küçücük kutunun içine sığdırmaya çalışmışlar. Siz de hayatı gerçekten yaşamak yerine oturduğunuz yerden yalnızca bakmakla yetiniyorsunuz. “
Kollarını açıp pencereden dışarısını gösterdi.
” Burada ne görüyorsunuz? “
Öğrencilerden biri parmak kaldırdı.
” Ne görebiliriz ki öğretmenim? Kocaman, taş binalar, gürültücü birkaç kuş ve onlarca insan! “
Öğretmen başını iki yana salladı.
” Daha dikkatli bak evladım! “
” Fakat öğretmenim, dediğim gibi, başka bir şey yok ki! “
” Bakın çocuklar, dışarıda gördüğünüz bu şeyin adı ‘ hayat ‘ tır. Tanıdık geldi mi, hani şu minicik ekranlara bakarak yaşamaya çalıştığınız şey… Dikkatli bakarsanız, aslında her şeyde olan lakin bizim bir türlü göremediğimiz güzelliği görebilirsiniz. Şimdi sessiz olun ve dinleyin. Şu harika müziği duydunuz mu? “
Öğrenciler başlarını iki yana salladılar. Öğretmenin bu kez gerçekten delirdiğini düşünüyorlardı çünkü müzik falan yoktu.
” Müzik aslında hayatın kendisidir. Her yerde vardır lakin duyabilmek için kulak kesilmeniz gerekir. Hayat güzeldir çocuklar. Dolu doludur ve sizin onu yaşamanızı bekler. Sizinki gerçekten yaşamak değil. Neredeyse bir hapis hayatı. Kendi kendinizi telefonlara mahkum etmişsiniz, başından ayrılamıyorsunuz. Fakat bir gülümseme, bir kuş cıvıltısı, hatta derin derin nefes almak bile gerçekten yaşadığını hissettirir insana. Daha çok küçüksünüz, kendinize bunu yapmayın. Hayatınızı dolu dolu, sindire sindire yaşayın. Yaşamaktan korkmayın. Hayat sürprizlerle doludur, her an ne olacağını bilemezsiniz. Yazılmış tüm romanlardan, çekilmiş tüm filmlerden, söylenmiş tüm şarkılardan daha güzeldir. Size verilmiş en güzel hediyedir. Onun hakkını verin. Şimdi, hayat dışarıda. Neden telefonu, televizyonu bir kenara koyup onu gerçekten yaşamıyorsunuz? “
Öğretmenin son sözünü söylemesiyle sınıfta bir alkış tufanı koptu. Az sonra ise zil çaldı. Öğrenciler aceleyle yerlerinden fırlayıp dışarı koştular. Ne de olsa dışarıda, yaşanmayı bekleyen dolu dolu bir hayat vardı!
Meryem Sude Küçükbaş
Güzel Sözler :
"Doğa çocuğa adam olmadan önce, çocuk olmayı buyurur." J.J. Rousseau
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
03 Kasım, 2016, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder