9 Kasım 2016 Çarşamba

YENİ HAYATIN SİMGESİ





özürlü çocuklar resim ile ilgili görsel sonucu






 

 

 

 



Çok Değerli Dostlarım,
 
 Daha önceki yazımda belirttiğim gibi Engelli vatandaşlarım hakkında bir yazı yazamamanın eksikliğini her zaman hissediyordum, nasip bugüne imiş.
Engelliler bize tanrının birer emanetidir. Biz Engelsizler olarak onları  her zaman korumak, kollamak ve onlara yardım etmekle görevliyiz. Gelin onları her zaman  çok sevelim onlara engelliliklerini hiç bir zaman belli ettirmemeğe ve hissettirmemeğe  özen gösterelim ki, Engelsiz  bireyler arasında zamanla kendi yerlerini alabilsinler. Onların yaşamlarını kolaylaştıracağımız yeni projeleri günümüz koşullarına göre düzenlemek en asli görevimimiz olmalıdır.
Tüm Engelsiz bireylerimizi Empati yapmağa davet ediyorum, Allah muhafaza etsin, her gün başımızdan geçen  istenmeyen ani  olaylar yüzünden, Engelli bireyler haline bizlerde gelebiliriz...
 
" İnsanlar çok eski çağlardan beri çevrelerinde bulunan normalden sapmış bireylere farklı etiketlemeler yapmışlar ve sakat, kör, çolak, topal, sağır, geri zekalı gibi adlandırmalarda bulunmuşlardır.. İnsan haklarına verilen önemin artmasıyla birlikte toplumlar normalden sapmış bireylerin hak ettikleri yerde olmadıklarını fark etmişler  ve zaman içerisinde daha güzel adlandırmalar bulmuşlardır. Sakat, kör, çolak, topal, sağır, geri zekalı gibi yapılan adlandırmalar kişiyi suçlayan adlandırmalardır."                                                     
                       
"Engelli, doğuştan veya sonradan meydana gelen hastalıklar, sakatlıklar (vücudun görsel/ işlevsel/zihinsel/ruhsal farklılıkları) öne sürülerek, toplumsal - yönetsel tutum ve tercihler sonucu yaşamın birçok alanında kısıtlanan, engellerle karşılaşan kişi demektir."
 
" Engelli veya özürlü  arasında olmayan farklardır zira insanın bedensel veya zihinsel bir takım engeller ile doğmuş olması onu suçlu yapmaz. o nedenden özürlü diye bir şey yoktur. Engelli vardır.
Engellileri, Hafif Engelli, Orta engelli ve Ağır Engelliler olarak sınıflandıra biliriz.
İşin en acı tarafı ise bazı engelli arkadaşların bile kendilerine özürlü demesidir, hatta gidip bunun derneklerini bile kurarlar. gariptir..."

 Önce Kendinizi Sevin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın. 

Yeni Hayatın Simgesi

Jeremy özürlü bir çocuk olarak doğmuştu. Spastik olmasının yanı sıra, bazı bedensel özürleri vardı. On iki yaşında, hâlâ ilkokul ikinci sınıfa gidiyordu Jeremy; belli ki, öğrenme yeteneği yoktu. Öğretmeni Doris Miller onun yüzünden oldukça sıkıntı çekiyordu. Oturduğu sırada sallanıyor, ağzından salyalar akıtıyor ve garip sesler çıkarıyordu. Bazen de ortada hiçbir sorun yokmuş gibi, çok açık ve net bir şekilde konuşuyordu. Yine de öğretmenini çoğunlukla rahatsız ediyordu.
Günün birinde öğretmen Doris, Jeremy nin ailesini aradı ve onları okula davet etti. Forrester ailesi, görüşme için boş sınıfa girdiklerinde, Bayan Miller:
“Jeremy nin yeri burası değil; engelli çocuklara eğitim veren özel bir okula göndermeniz gerekiyor. Burada kendisinden yaşça küçük ve öğrenme sorunu olmayan çocuklarla okuması kendisi için iyi değil. Diğer çocuklarla arasında tam beş yaş var,” dedi.
özürlü çocuklar resim ile ilgili görsel sonucuBu sözler üzerine Jeremy nin annesi ağlamaya başladığından, aile adına bir açıklama yapma yükümlülüğü babasına düşmüştü:
Bayan Miller, bu yakınlarda özürlüler için özel okul yok. Jeremy’yi okuldan almak ise, onun için çok kötü bir şok olur. 0, burayı gerçekten çok seviyor.”
Jeremy’nin annesi ve babası sınıftan ayrıldıktan sonra, öğretmen Doris dışarıda yağan karı seyrederek uzun süre oracıkta oturdu. Karın soğuğu adeta ruhuna da işlemişti. Forrester ailesine acıyordu. Ne de olsa, tek çocukları amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Ancak, Jeremy’i sınıfta tutmak da doğru değildi. Öğrenim görmesi gereken on sekiz çocuk daha vardı ve Jeremy onlara engel oluyordu. Dahası, konuşmayı ve yazmayı asla öğrenemeyecekti. Niye boşuna daha fazla zaman harcasın ki? İçinde bulunduğu durumu değerlendirirken bir anda içini bir suçluluk duygusu kapladı. ‘O zavallı ailenin sorunları yanında benimkiler hiç sayılır; ama ben hâlâ şikâyet ediyorum,’ diye düşündü ve kendisine daha fazla sabır vermesi için Tanrı’ya dua etti.
O günden sonra da, Jeremy’in donuk bakışlarını ve çıkardığı sesleri görmezlikten gelmek için epey çaba sarf etti.
Derken, bir gün Jeremy’nin topallayarak ve sakat ayağını sürüyerek öğretmeninin masasına kadar gelip:
“Sizi seviyorum Bayan Miller,” diye tüm sınıfın duyabileceği şekilde bağırdığını gördü.
Bu söze diğer öğrenciler gülüştüler. Öğretmen Doris’in yüzü kıpkırmızı olmuştu:
“Bu çok hoş Jeremy!” dedi. “Ama şimdi sırana otur istersen,  tamam mı?
Günler öylece gelip geçti ve bahar geldi. Hz. İsa’nın göğe yükselişinin kutlandığı bahar bayramına bir hafta kalmıştı ki Doris onlara Hz. İsa hakkında bir öykü anlattı ve her öğrenciye birer plastik yumurta dağıtarak, yeni hayatı vurgulamak üzere ödevi verdi:
yeni hayatın simgesi hikayesi ile ilgili görsel sonucu“Şimdi bunu eve götürmenizi ve yarın içine yeni hayatı simgeleyen bir şey koymuş olarak geri getirmenizi istiyorum, anlaşıldı mı?”
Çocuklar:
“Evet Bayan Miller,” diye bağırdılar.
Jeremy hariç.
Jeremy kulak kesilmiş, gözlerini bir an bile ondan ayırmadan öğretmenini dinliyordu. Bayan Millerin, Hz. İsa ve yeni hayat hakkında söylediklerini anlamamış mıydı? Ya verdiği ödevi? Herhalde, Jeremy’nin ailesini arayıp, ödevi onlara anlatsa daha iyi olacaktı.
O akşam, Doris’in mutfak lavabosu tıkandı. Ev sahibini çağırdı ve bir saat boyunca onun tıkalı lavaboyu açmasını bekledi. Marketten yapacağı alışveriş bu yüzden gecikmişti. Döndüğünde ise, ütülenecek bir elbise ve ertesi güne hazırlanacak test bekliyordu kendisini. Bu telaş içinde, Jeremy nin ailesine telefon etmeyi unuttu.
Ertesi gün, Bayan Millerin sınıfındaki on dokuz öğrenci de okula gelmişti. Aralarında konuşup gülerek, getirdikleri yumurtaları öğretmenin masasına bıraktılar. Matematik dersi bittikten sonra, yumurtaları açma zamanı gelmişti. Birinci yumurtadan bir çiçek çıktı, öğretmen Doris:
“Ooo, evet; bir çiçek gerçekten de yeni hayatın simgesidir,” dedi. “Bitkiler topraktan çıktıktan sonra yeni bir hayat görürüz.”
Bu sözler üzerine, birinci sıradaki ufak kız ayağa fırladı:
“O benim yumurtam, öğretmenim.”
Bir sonraki yumurtada gerçek gibi görünen plastik bir kelebek vardı. Bayan Miller, öğrencilerine onu göstererek:
“Hepimiz biliyoruz ki, bir tırtıl değişir ve güzel bir kelebek olur. Doğrusu, bu da yeni hayat için güzel bir örnek,” dedi.
yeni hayatın simgesi hikayesi ile ilgili görsel sonucuKüçük Judy gururla gülümsedi ve:
“O benim yumurtamdı öğretmenim,” diye seslendi.
Bir sonraki yumurtada öğretmen Doris üzeri yosunlu bir kaya parçası buldu. Çocuklara yosunun da yeni hayatın bir simgesi olduğunu açıkladı.
Sınıfın tek gözlüklüsü Billy arka sıralardan bağırdı:
“Bu benim öğretmenim. Babam bana yardım etti.”
Sonra Doris dördüncü yumurtayı açtı. Bir an duraksadı. Yumurta boştu. Bu kesinlikle Jeremy’nin yumurtası olmalıydı; demek ki, ödevini anlayamamıştı. Keşke ailesini aramayı unutmasaydı! Jeremy’yi utandırmak istemediği için, sessizce yumurtayı kenara koyup, başka bir yumurtayı eline aldı.
Jeremy bunu fark etmişti:
“Bayan Miller, benim yumurtam hakkında konuşmayacak mısınız?
Öğretmen Doris, şaşırmış bir şekilde:
yeni hayatın simgesi hikayesi ile ilgili görsel sonucu“Ama Jeremy,” dedi, “senin yumurtanın içi boş.”
Jeremy, bir gün önce Hıristiyan anlayışınca anlattığı Hz. İsa’nın göğe yükselişi hadisesini hatırlatarak, öğretmenine usulca:
“Evet,” dedi, “ama İsa’nın mezarı da boştu.”
“Peki, mezar niye boş, biliyor musun?” diye sordu Jeremy ye. Cevap kısaydı:
“Dediniz ya, İsa öldürüldü ve mezara kondu, Allah da onu oradan aldı.”
Az sonra teneffüs zili çaldı. Çocuklar hızla bahçeye koşuşurken, öğretmen Doris ağlıyordu. Bu sakat çocuğa karşı içinde hissettiği soğukluk tamamen erimişti.
Jeremy üç ay sonra öldü. Cenazesine gelenler ise, tabutun üstünde duran on dokuz plastik yumurtaya ilk anda bir anlam veremediler.
On dokuz yumurtanın da içi boştu.
 
Ender Haluk Derince – Papatya Kokulu Hikayeler
 
 
engelli bir çocuğun annesine yazdığı mektup ile ilgili video
 
Günün Sözü : Engelliler sevgi ve şefkat ister, sevginizi ve şefkatinizi onlardan esirgemeyin.
08 Kasım, 2016, Antalya 
 
 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder