ADA
Merhaba Dostlar,
Dünkü "Yaban Kazları" başlığı ile yayınladığımız yazımızın devamı olabilecek nitelikte bir başka Göçmen Kuşlar hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum.Bu hikayemiz biraz üzüntülü. Med ve cezir olaylarının sıkça rastlandığı Atlas Okyanusunda Göçmen Kuşların göç yollarında dinlenmelerine olanak sağlayan bazı adaların coğrafi değişim nedeniyle zamanla aniden sular altında kalması, kuşların göç yollarında ne kadar zorluklar yaşadıklarını bu yazımızda çok daha iyi anlayacağız.
Göçmen Kuşlarla ilgili her iki yazımızdan ve videolardan, kendim de dahil olmak üzere bir çok şey öğrendik sanırım.
İsterseniz sizlere önce aşağıdaki hikayemizin esas yazarı olan Thomas Cook' un kısa bir biyografisinden bahsedeyim.
Thomas Cook
İş adamı
Thomas Cook, Baptist din adamı ve iş adamı. Kendi adıyla bilinen taşımacılık şirketini kurdu. VikipediÖlüm: 18 Temmuz 1892, Bergen, Norveç
Eşi: Marianne Mason (e. 1833–1884)
Çocukları: John Mason Cook
Ebeveynleri: John Cook, Elizabeth Cook
Kurduğu Şirketler: Thomas Cook Group Plc, Thomas Cook India, Thomas Cook & Son
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.
ADA
Bu olaya yalnızca Thomas Cook değil, o bölgede ki balıkçılarda yıllardır tanık olmuşlardı. Kuş bilimcileri ise, yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfediyorlar, fakat onların, birbirleri peşi sıra kendilerini ölümün kucağına atmalarının nedenini bir türlü çözemiyorlardı.
Gerçek, geçtiğimiz yüzyılın ortalarında anlaşıldı. Bu trajik olayın yaşandığı yerde bir zamanlar bir ada vardı. Göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu ada, bir deprem sonunda, okyanusa gömülmüştü. İnsanların, yok olduğunun bile ayırdına varamadıkları ada, göç yollarının ortasında kuşlar için vazgeçilmez “dinlenme” durağıydı. Kuşlar binlerce yıllık kalıtımsal alışkanlıklarıyla adanın yerini bilmekteydiler ve yıpratıcı, uzun yolculuklarının ortasında, biraz dinlenebilmek ve toparlanabilmek için, yine binlerce yıllık kalıtımsal güdüleriyle, okyanusun ortasındaki adaya geliyorlardı ama… Olması gereken yerde adayı bulamayınca, yorgunluktan bitkin bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına bırakmak zorunda kalıyorlardı.
Söz kendini toparlamaktan açılmışken soralım. Sizin hiç “kendinizi toparlayacağınız” bir adanız oldu mu? Yaşamın uzun “göç yolları” nda acaba, sizin de bir yudum taze soluk alabileceğiniz, yolunuzun kalan bölümüne dinç olarak devam etmenizi sağlayabileceğiniz bir adaya sahip olabildiniz mi? Bir gün yerinde bulamadığınızda ise, ona ille de ulaşmak ve sığınmak için başınız dönercesine, dengeniz bozulurcasına çırpınıp kanat çırptığınız bir ada yaratabildiniz mi yaşamınızda kendinize?
Her şeyi sınırsızca paylaşabildiğiniz bir dost, yola birlikte çıkacak denli güven duyduğunuz bir arkadaş, size her zaman huzur verecek bir eş, ulaşmak için yıllardır uğraş verdiğiniz bir amaç edinebildiniz mi? Şöyle daha bir iyi bakın çevrenize… Size gelen, size sığınan…Sizin gittiğiniz, sizin sığındığınız…Sizin bulduğunuz dostlarınızı bir düşünüverin. Sonra da bir gerçeği görüverin gözlerinizle:
Sizin durup , soluklandığınız ve kendinizi toparlayabildiğiniz kaç
adanız var çevrenizde ve… Durup, sığınmak ve kendilerini
toparlayabilmek gereksinimi duyan kaç dostunuz için siz bir adasınız?
Alıntı : hikayeler.gen.tr
https://youtu.be/bvEvE9BRYq8
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
21 Ocak, 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder