İnsan niçin hata yapmaya bu kadar meyillidir?
İnsanın yaşamı bir yola benzetilir, bazen yolu aydınlıktır, bazen çakıl taşları, kayalar da çıkabilir karşısına. Bazen yol bir anda karanlığa getirebilir kişiyi… Ya da yanlış bir yola sapıveririz. İçimizde derinlerde bir şey bizi uyarsa da o yolda gitmekten kendimizi alamayız.
O, her neyse, onu yaşama isteği, sanki bizi saf dışı eder. O yolda sıkıntıya düşeceğimizi bile bile içimizdeki geri dönülmez istek nedir? Toplum normlarının, kuralların ve tüm insan tecrübelerinin ışığından niçin yararlanmak istemez insan? İllaki sobada elini yakan çocuk gibiyizdir. Oysa anne çocuğunu uyarmış ve elinin yanacağını söylemiştir. Ama çocuk yine de sobaya ya da ateşe elini uzatır. Acı çekmek pahasına insan doğası, kendisi görmek, yaşamak, bilmek ister…
Alıntı : indigo dergisi.com
Telafi edemeyeceğiniz şeylerin yerine, yapabileceğiniz iyilikleri düşünün.
Kendinizi affetmek için, diğer insandan özür dilemenin uygun yollarını arayabilirsiniz. Özür dilemek çok yararlı bir şey olabilir fakat pişmanlık kılığına girmiş öz cezalandırmaya dikkat etmeniz gerekir. Özür dilemek, hatta özür dilemeyi düşünmek, doğal olarak size bir rahatlama hissi verir. Eğer vermezse, bu ,kendini cezalandırma, kendini yaralama kılığına girmiş bir his olabilir. Özür dilemenin bedeli olabilir, fakat zararı olmaz.
Eğer o kişiyle bağlantınız yoksa (herhangi bir sebeple hayatınızda olmayabilir) ve yine de özür dilemek istiyorsanız, bunu vekil kullanarak yapabilirsiniz. Yani, aynı ırktan, gruptan, tarzdan ve hatta rastgele birine özellikle nazik, cömert, yardımsever olabilirsiniz.
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.
Affetmenin Hafifliği
Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:
“Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?
Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler.
“Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?
“O zaman” der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin
” Öğrenciler bunu da yaparlar.
“Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”
Öğrenciler , bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: “Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.
” Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.
Öğretmen, kendisine
“Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:
“Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız.
Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? hep yanınızda
olacaklar.”
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:
“Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”
“Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf
bakıyorlar bana artık.”
“Hem sıkıldık, hem yorulduk?”
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
“Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz.
Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.
Alıntı :hikayeler.gen.tr
Günüm Sözü :
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
14, Ocak, 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder