Merhaba Değerli Dostlar,
İnsanlara onu sevdiğini söylemek. Günümüz insanının yaşayış biçiminden ve insanlarla olan ilişkisinden çok uzak olan bu kıymetli sözcüğe yeteri kadar önem vermediğimizden dolayı insanlar arasında kutuplaşmalara ve daha sonra da çatışmalara neden olmaktadır.
" Ne yazık ki günümüzde sevgiyi göstermek, en güzel kelimelerle, aşkla ve coşkuyla sevgiyi ifade etmek bir acizlik ve küçük düşme olarak algılanıyor. Sevgisini ifade eden kişi toplum içinde şaşkınlıkla karşılanıyor, utandırılarak ya da yerilerek bir daha sevgisini ifade edemeyecek hale getiriliyor. Bu nedenle kimse birbirine olan sevgisini, muhabbetini dile getiremiyor, karşısın-daki kişinin güzelliklerini içinden geldiği gibi ifade edemiyor, iltifattan ve sevgi sözcüklerinden titizlikle kaçınıyor. Yanlışlıkla ağzından samimi bir şekilde kaçan sevgi sözcüklerini ise ne şekilde geri alacağını bilemiyor.
Sevginin olmadığı bir hayatın hiçbir anlamı, değeri olmaz. İnsanlara, çocuklara, hayvanlara, bitkilere kısaca çevresinde gördüğü her şeye derin bir aşkla muhabbet duymayan bir insanın ruhu kapkaranlık, yüzü donuk, bakışları fersizdir. Tüm bedeniyle, tavrıyla, sözleri ve mimikleriyle sevgisizliğin katılığını, sertliğini yansıtır. İşte bu nedenle de şu an dünya üzerinde yaşanan sevgi yokluğu insanlar üzerindeki en büyük belalardan biridir.
Yapılması gereken şey ise sevginin önündeki tüm engelleri kaldırarak, karşılıksız, beklentisiz, sadece sevgi adına ve aşkına dayalı bir sevgi ruhunu tekrar canlandırmak; sevmekten, sevdiğini ifade etmekten, sevgide sabretmekten korkmamak olmalıdır."
Alıntı : hanımlar.com
Paylaşıyorum, Çünkü Benden de öğrenilecek bir şeyler vardır diğer insanlar için…
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.
“Seni Seviyorum Demek”
Yaşanmış Güzel Bir Hikaye
İşimin yoğunluğu, eşim ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim. Endişelendi ve hemen “İyi misin, her şey yolunda mı” diye sordu. Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte kadınlardandı.
– “Seninle beraber ikimizin biraz zaman geçirmemizin güzel olacağını düşündüm” diye yanıtladım.
– “Sadece ikimiz mi?” Biraz düşündü ve “Çok isterim” diye cevap verdi.
O Cuma, iş çıkışı onu almaya giderken kendimi biraz gergin hissediyordum. Eve vardığımda fark ettim ki o da, randevumuzdan ötürü hafif gergin görünüyordu. Kapısının önünde, paltosunu çoktan giymiş bir şekilde bekliyordu.
Saçlarını yaptırmıştı ve üzerinde babamla kutladıkları son evlilik yıl dönümlerinde giydiği elbise vardı. Bana melekler kadar ışıltılı bir yüzle gülümsedi. Arabaya bindiğimizde:
Saçlarını yaptırmıştı ve üzerinde babamla kutladıkları son evlilik yıl dönümlerinde giydiği elbise vardı. Bana melekler kadar ışıltılı bir yüzle gülümsedi. Arabaya bindiğimizde:
– “Arkadaşlarıma oğlumla dışarı çıkacağımı söyledim gerçekten çok etkilendiler” dedi. “Randevumuzun nasıl geçtiğini duymak için sabırsızlanıyorlar.”
Gittiğimiz restoran, çok şık olmasa da sevimli, sıcak ve servisin kaliteli olduğu bir mekândı. Annemse, bir kraliçe edasıyla koluma girdi. Yerimize oturduktan sonra ona menüyü okumam gerekmişti, çünkü küçük yazıları göremiyordu.
Ben daha menünün ortalarındayken annemin nemli gözlerle ve nostaljik bir gülüşle bana bakmakta olduğunu fark ettim.
– “Eskiden, sen küçükken, menüleri okuyan bendim, sense meraklı bakışlarla beni dinlerdin” dedi.
Ben de gülümsedim.
– “O zaman, şimdi senin rahat rahat oturma sıran ve ben de okuyarak borcumu ödeyebilirim” dedim.
Yemek boyunca muhabbetimiz çok güzeldi, sıra dışı hiç bir şey olmadı ama eskilerden ve hayatlarımızdaki yeniliklerden bahsederek kaybettiğimiz zamanın birazını telafi etmeye çalıştık. O kadar çok konuştuk ve eğlendik ki film saatini kaçırdık. Akşam annemi evine bırakırken;
– “Seninle tekrar çıkmak isterim ama ancak bu sefer benim seni davet etmeme izin verirsen” dedi ve bir akşam tekrar buluşmaya karar vererek ayrıldık.
Eve geldiğimde eşim yemeğin nasıl geçtiğini sordu:
– “Çok güzeldi” dedim. “Düşünebileceğimin çok üstündeydi.”
Birkaç gün sonra annem aniden ciddi bir kalp krizi sonucu vefat etti. Bu o kadar ani gerçekleşmişti ki, onun için bir şey daha yapma şansım olmamıştı. Birkaç zaman sonra evime, annemle yemek yediğimiz restorandan, ödenmiş iki kişilik bir yemek faturası ve üzerine iliştirilmiş bir not yollandı:
– “Oğlum, bu faturayı önceden ödedim, çünkü seninle kararlaştırdığımız randevu gününe gelemeyeceğimden neredeyse yüzde yüz emindim. Yine de iki kişilik bir yemek ayarladım çünkü bu sefer eşinle beraber gitmenizi istiyorum. Seninle olan o günkü randevumuzun benim için ne anlam ifade ettiğini bilemezsin. Seni Seviyorum.”
O an, “Seni Seviyorum” demenin ve hayatta değer verdiğimiz insanlara hak ettikleri zamanı ayırmanın önemini anladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder