12 Mayıs 2017 Cuma

GEÇMİŞTEN AKLIMIZDA KALANLAR... (2/2)






















Merhaba Değerli Dostlar,

" Geçmişten Aklımızda Kalanlar (1/2) olarak başlattığım yazı dizimde ilk olarak Eski Yazlık sinemaları tanıtmaya çalışmıştım. Bugünkü yazımda Radyolar ve ilk Televizyonlardan  60 lı, 70 li ve 80 li yıllardan Aklımızda Kalanlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu konuda Bloğumuzda  bazı alıntı yazılara yer vermek, konunun daha  anlaşılabilir  olmasına yardımcı olacağını düşündüm.
Şimdi arkanıza yaslanın ve aşağıdaki yazılardan hatırlaya bildiklerinizi veya hatırlayamadıklarınızı hep birlikte hafızalarımızda  tazeleyelim...
    İletişim teknolojileri, günümüzde hala gelişmektedir. Telgraf, radyo, telefon, televizyon ile başlayan teknik iletişim aslında matbaanın keşfi ile yazılı olarak büyük bir sıçrama göstermiştir. Daha sonrasında elektrik  farklı boyutlar kazanarak internetin de keşfiyle iletişim teknolojileri çağına atlamıştır.

Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...
En iyi dileklerimle. Esen kalın..


GEÇMİŞTEN AKLIMIZDA KALANLAR... (2/2)

" Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) 25 Ekim-10 Kasım 2011 tarihlerinde düzenlediği 36. Genel Konferansı'nda Bilgi ve İletişim Komisyonu'nun 13 Şubat'ı Dünya Radyo Günü ilan etme önerisini kabul etti.
Bu yıl Dünya Radyo Günü'nün ilki kutlanıyor. bianet' in Habercinin Elkitabı dizisinden yayınlanan, Sevda Alankuş' un derlediği Radyo ve Radyoculuk kitabından Tuğrul Eryılmaz'ın radyonun habercilikteki ve hayatımızdaki yerini ele aldığı makalesinden bazı bölümleri kısaltarak yayınlıyoruz.

Yeni yetmelik yıllarını 1970'lerden önce yaşayan bütün kuşakla­rın en yakın dostuydu radyo...
Biz, şimdi 50'li yaşlarını yaşayanlar, The Rolling Stone sumuzu, Elvis imizi, The Beatle sımızı ilk ora­da tanımıştık. Anne babalarımızın Safiye Ayla ya da Fehmi Ege ile tanışma yerleri de radyoydu.
İlk radyolarımız uzun dalgalı, kısa dalgalı lambalı "Philpsler" di... Transistörlü radyomuzu (zaman zaman sıkıcı, zaman zaman da dünyanın en keyifli yerleri olan öğrenci yurtlarında) oda arkadaş­larımızla paylaşmak için 60'ları beklememiz gerekmişti. 1970'lerin ortalarına kadar, radyo her şeyimizdi. Sinemaya bile gitmeye üşenenlerin tek eğlence kaynağı ve dostu.
Orta sınıf bir aileden gelen benim, dakikada 45 ve 78 devirli plakların yanı sı­ra, 33 devirli Long Play çalan bir "pikap" sahibi oluşum, 1950'lerin sonuyla, 1960'ların başına rastlar.

Bütün bunlar belki de çoğunuza tuhaf geliyor, ama bize de 1927'de Ankara Radyosu düzenli yayına başladığında Türkiye'de yalnızca 1178 radyo alıcısı olduğu öğretildiğinde çok şaşırmıştık.
Üstelik gücü çok sınırlıydı; yalnızca 7 kw... 1972 yılı geldiğinde An­kara Radyosu'nun gücünün bunun yaklaşık 160 misline ulaştığı­nı söylersek (1100 kw), belki bu size bir fikir verebilir."

1960'LAR VE 1970'LERDEN RADYO-TELEVİZYON ANILARI...
 1964 yılına kadar evimizde Philips marka "lambalı" bir radyo vardı. 70 ekran kasalı tv büyüklüğünde, düğmesini açtıktan sonra ısınmasını beklediğimiz fakat çok güzel ses veren bir alamet !.. O dönemler "seyirci" değil "dinleyici" idik.. İşte dinlediklerimden belleğimde yer etmiş olanlar :
   "Demirbank" reklamı vardı örneğin. Sabah saat 07.00'de bir gong vurur, ardından spiker, "Bugün 16 Eylül Pazartesi, Demirbank hayırlı işler diler.." derdi.
   Yaşlıların "ajans" dedikleri haberlerin ardından "yol durumu" verilirdi. Örneğin aklımda kalan şu anons : "Adana-Pozantı karayolunun 15. kilometresi yol çalışmaları nedeniyle trafiğe kapalı olup, geçiş tek şeritli olarak Adana-Osmaniye yolundan verilmektedir. İşaret ve işaretçilere uyulması rica edilir.."  Bu çalışma nedense uzun yıllar boyunca sürdü !.. Belleğime kazınmış olması da bu yüzden herhalde...
    "Arkası Yarın" programı vardı.. Sabahları saat 10.00'daki bu radyo programında ünlü edebi klasikler ya da yerli yazarların eserleri, Devlet Tiyatrosu sanatçıları tarafından seslendirilirdi. Bu programdan aklımda kalan şey ise şu : Oyuncuların isimleri, direktör vs. sayıldıktan sonra en son olarak "...ve efekt Korkmaz Çakar veya Ertuğrul İmer.." O dönemin zayıf tekniğiyle mucizeler yaratan adamlar.. Masa çekmecesini hızla açıp kapatarak silah sesi çıkartmak gibi !..
   Aynı şekilde, "Yurttan Sesler Korosu" programının sonunda, saz sanatçıları sayılır ve sonda yine, "ve Atilla Mayda.." denirdi. Demek ki son söylenen isimler daha çok bellekte kalıyor. Daha ileri tarihlerde "ve Hüseyin İleri" derken aklımızda kaldığı gibi !..
   Bir Zeki Müren mini programı vardı, "gözünüz yolda kulağınız bende olsun sevgili şoför kardeşlerim" anonsuyla başlayan !..

eski televizyon ile ilgili görsel sonucu
  Sonra televizyon dönemi başladı... İlk televizyonumuz ITT Schaublorenz markaydı. 1972 yılbaşısı almıştık ve sadece Yunan TV'sini izliyorduk !.. Sonra yazın Münih Olimpiyatlarıyla birlikte biz de milli olduk !..
   Televizyonumuzun bir de reklamı vardı :
  Voltaj inip çıkmalarına karşı ESEM regülatörü vardı. Yeni hazinemizi (!) korumak göreviyle TV sehpası altındaki yerini almıştı..
Gelelim dizilere ; "Küçük Ev" de küçük Laura bizi hüzünlendirirken ; "Tatlı Cadı" da Samantha bir burun oynatmayla her şeyi yapabilen bir cadıydı. Kocası Darren ve annesi Endora ile bizi güldürürdü.."Komiser Colombo" da Peter Falk, buruşuk beyaz pardesüsüyle halktan biri görünerek sempati çekmiş, zekasıyla bizi kendine hayran etmişti. Polisiye romanlardan gelme alışkanlığımızla işlenen cinayetin katilini kitabın son bölümünde öğrenmeye alıştığımızdan, bu dizide katili dizinin en başında öğreniyor, cinayeti nasıl işlediğini görüyorduk.. "Görevimiz Tehlike" dizisini hiç kaçırmamaya çalışırdım ve müziğini de çok severdim. "Petroçelli" dizisindeki bohem avukatı da sevdik.. Başka neler vardı neler... Tony Curtis ve Roger Moore'un oynadığı komik macera türünde "Kaygısızlar" vardı ; "Charlie'nin Melekleri" vardı ama Charlie yoktu ! Onunla hiç tanışamadık !.. Meleklerin içinde benim sevdiğim çekik gözlü, esmer olanıydı, adı da Cathy  ya da Kate idi..
"Tatlı Sert" vardı, çok İngiliz'di !.. "McMıllan ve Karısı" vardı, o da çok Amerikan !.. İri yarı, karizmatik Rock Hudson'da pala gibi de bıyık vardı ama eşcinsel olduğunu epey geç öğrendik !..
   Bir zamanlar Orhan Gencebay'ı hiç televizyonda ve radyoda dinleyemezdik !.. Arabesk müzik yasağına takılırdı.. Dansöz de göremezdik. O yüzden bu kadar terbiyeli büyümüş bir nesiliz !.. İlk dansöz olarak 1980 yılı yılbaşı gecesi, epey terbiyeli giyinmiş bir Nesrin Topkapı' yı gördük.
   Can Akbel vardı. Kapanış haberlerini okurdu. "Güne Bakış" adlı programının adı halk arasında "Kele Bakış" olarak adlandırılırdı. Çok sempatik bir spikerdi..
   Ve son olarak "Necefli Maşrapa" vardı !..
   Her arıza ve kesinti olduğunda ekranda donuk donuk bizi seyrederdi ! Altında "LÜTFEN BEKLEYİNİZ" yazısı ile...
 
Alıntı : tarihtenanekdotlar.com.tr, Vedii Yukarıuç
 
 
 
                                                                                                                 https://youtu.be/0SvxQDYuaT8  
 Günün Sözü :
 « Ulusal kültür için pek lüzumlu olduğu gibi, arsıulusal ilgiler bakımından da yüksek değeri belli olan radyo işine önem vermeniz çok yerinde olur. »
 Mustafa Kemal Atatürk
       
 Atatürk'ün radyo ve sinema hakkındaki sözleri onun “ileri görüşlülüğünü bir kez daha kanıtlıyor".

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
12 Mayıs, 2017, Antalya
 
 
türkiye simgesi resim ile ilgili görsel sonucu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                                                              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder