Merhaba Değerli Dostlar,
Bir başka Belgin Eryavuz yazısı ile birlikteyiz, "Anneler ve Kızları" ile ilgili çok güzel bir yazısını sizlerle paylaşmak istedim. Kız çocuklarının Annelerine keza annelerin kız çocuklarına karşı, ilişki ve iletişim içinde olmaları gerektiğini anlatan çok güzel bir yazı...
Anneler, kızlarını korumak ve hataya düşmelerini önlemek için nasihatlerde bulunur, kızlar ise annelerinin destek olmasını beklerken kendilerini anlamadıklarını, eleştiride bulunduklarını düşünür.
Durum böyleyken anlaşabilmek zor gibi gözükse de imkansız değildir.
Bu konudaki uzman ve psikolog görüşlerine kulak verdiğimizde Anne ve Kızı ilişkileri hakkında bizlere hangi önerilerde bulunuyorlar.
ANNE-KIZ İLETİŞİMİNİ GÜÇLENDİRECEK 10 ÖNERİ!
- ERGENLİK ÖNCESİNDE ARANIZI İYİ TUTUN
- BİRBİRİNİZİ DİNLEYİN
- EMPATİ KURUN
- AŞIRI KONTROLCÜ TAVIRLARLA YAKLAŞMAYIN
- ARANIZDAKİ SAYGIYI KORUYUN
- EVE GİRİŞ-ÇIKIŞ SAATLERİ KONUSUNDA ANLAŞMAYA ÇALIŞIN
- BİRBİRİNİZE DESTEK OLUN
- BAŞKALARINI ÖRNEK GÖSTERMEYİN
- ŞİDDETE BAŞVURMAYIN
- “ELALEM NE DER!”
Alıntı : hürriyet.com.tr Yayın tarihi: 29.10.2015
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...
En iyi dileklerimle. Esen kalın..
ANNELER VE KIZLARI...
Öyle ilişkiler vardır ki
insan hayatında hiçbir zaman unutulmaz. Birbirlerine yükledikleri misyonla
yıllar içinde gökkuşağının bin bir değişik rengine bürünse de hep içimizi ısıtır,
hep yanımızda, hep kalbimizin en özel yerindedir. Yaşamımız boyunca içimizi
titreten bu eşsiz sevgi armonisinin kahramanları ise çok özel bir
ikilidir.
Anneler ve
kızları…
İki farklı nesil, iki farklı
yaş aralığında salınan…
Ama her zaman beraber atan
bir yürekle…
Bir kız annesi olmak ve
annesinin sevgisiyle büyüyebilecek kadar şanslı bir kız çocuğu olarak
doğmak…
Anneler ve
kızları…
Birbirlerinden
kopartılamayacak kadar sağlam ve derin bağlarla bağlı olan bu güzel ikili için
dile getirilecek o denli anlamlı söz var ki… Doğduğu andan itibaren cicili
biçili rengarenk giysilerle süslediğimiz , kendimizden çok onların mutlu
olmasını dilediğimiz kızlarımız; canımızın, kanımızın birer parçası olarak
yetişirken zaman içinde bizlerin en yakın arkadaşı, sırdaşı ve dostu olan
kalbimizin en değerli varlıkları…
Bunu başarabilen şanslı annelerdenseniz değmeyin keyfinize…
Ama ne kadar genç yaşta anne olursanız olun; aradaki yaş ve nesil farkına yenik düşüp herkes kendi çağının diretmelerini öne sürüyor, kendi yaşını yaşamak istiyorsa; kalplerdeki o yoğun sevgi bile çatışmaların, kavgaların önüne geçemiyor ne yazık ki. Biz anneler kızlarımızdan daha çok olgunluk beklerken ve her şeyi kendi kuşağımızdakilerle kıyaslarken; kızlarımızda biz annelerin aşırı düşkünlüğünü, her şeylerini paylaşacak en yakın arkadaşları olma isteğimizi, gelecekleri ile ilgili endişelerimizi anlamak istemiyorlar belli ki… oysa ki bu güzel ikilinin sırdaşlığı, arkadaşlığı, sımsıcak sevgileri kavgalarından, tartışmalarından çok daha önemli bence ve dile getirilmeli özgürce.
Geçtiğimiz yıllarda
Mersin’de, Konya’da ölümle sonuçlanan anne kız tartışması; Pakize Suda’ nın kız
kardeşleri ile beraber annesiyle hep çatıştığını anlatan köşe yazısı, bunu
hastalıklı bir sevgiye benzetmesi,’’ anneler ve kızları hiçbir zaman
anlaşamazlar’’ diyerek kesin hüküm koyması, hatta bunu kadınlar arası düşmanlığa
benzetmesi… o dönemlerde beni çok düşündürdü ve üzdü açıkçası.
Yaşamı boyunca annesiyle
arkadaş olan ve hiçbir çatışma yaşamayanlar için anlaşılması zor olsa da
çevremden edindiğim izlenimler bu örneklerin çoğunlukta olduğunu
gösteriyor.
Bunun nedenini çoğunlukla ‘baskın karakter hegemonyası’ na bağlıyor konunun uzmanları. Bu tarz insanlar yaradılışları gereği hemen her şey üzerinde söz sahibi olmak isteyen, kurdukları otorite zincirinin koparılmasına asla izin vermeyen kişiler ve anne olduklarında da bu özelliklerini devam ettiriyorlar özellikle kızlarına karşı. Sevdiklerini o zincirin içine hapsettiklerinin farkına dahi varmadan kurdukları düzenin en iyisini olduğunu düşünüyor, bu düşüncelerinden taviz vermiyorlar. Adeta ‘’benim dediğim doğrudur, seçtiğim yol yürünecek en doğru yoldur’’ diyerek inat ediyorlar. Sevdiklerinin hislerine, düşüncelerine zaman ayırmayı, istediklerini dinlemeyi akıllarına dahi getirmiyorlar.
Bunun nedenini çoğunlukla ‘baskın karakter hegemonyası’ na bağlıyor konunun uzmanları. Bu tarz insanlar yaradılışları gereği hemen her şey üzerinde söz sahibi olmak isteyen, kurdukları otorite zincirinin koparılmasına asla izin vermeyen kişiler ve anne olduklarında da bu özelliklerini devam ettiriyorlar özellikle kızlarına karşı. Sevdiklerini o zincirin içine hapsettiklerinin farkına dahi varmadan kurdukları düzenin en iyisini olduğunu düşünüyor, bu düşüncelerinden taviz vermiyorlar. Adeta ‘’benim dediğim doğrudur, seçtiğim yol yürünecek en doğru yoldur’’ diyerek inat ediyorlar. Sevdiklerinin hislerine, düşüncelerine zaman ayırmayı, istediklerini dinlemeyi akıllarına dahi getirmiyorlar.
İşte böylesi baskın karaktere sahip bir
anne kızıyla istemese de sürekli çatışmalar yaşıyor. İşleri hayli zor olan
kızları ise yaşantılarının büyük bir bölümünü kendilerini annelerine
beğendirmekle, bir iki övgü dolu sözü duymak adına çabalamakla geçiriyor. Kendi
mutluluklarını hiçe sayıp sadece annelerini mutlu etmek adına didinip
duruyorlar. Annelerinin istediği mesleği seçip, yine annelerinin önerdiği eş
adayı ile evleniyor ve bir gözleri annelerinde onlardan bir iki güzel söz duymak
istiyorlar. Övgü dolu sözler duymak bir yana her yaptıkları eleştirilince de
zaman zaman didinmelerinin boşa gittiğini görüyor; içe kapanık, mutsuz bireyler
haline geliyorlar. Geçen zaman içinde kendi mutsuzluklarını daha fazla ört bas
edemedikleri patlama anlarında ise anneleriyle karşı karşıya gelip hiç
istemedikleri sözleri sarf ediyor, akıllarına dahi getirmedikleri eylemlerde
bulunabiliyorlar. Etkiye tepki misali bu tarz bir durum her iki tarafı da
fazlası ile yıpratıyor.
Anne kız ilişkisini son
derece naif ve sevgi dolu olarak yaşayan, tadan birisi olarak annelerin
kızlarıyla neden sürekli çekiştiğini ben de anlamakta zorluk çekiyorum. Ve bu
tarz örnekleri gördükçe tüm yaşamım boyunca ne denli şanslı olduğumu her
defasında bir kez daha anlıyorum.
Çünkü ben canım annemle tüm yaşamım boyunca öyle iyi anlaştım ki… O benim her zaman için en yakın arkadaşım, dostum, sırdaşım oldu. Çocukluğum mis gibi kurabiye kokan bir evde annemle ve ablamla oyunlar oynayarak geçti. Okuldan eve geldiğimde beni sımsıcak karşılayan annemin o güzel gülümsemesini nasıl unutabilirim. Genç kızlığımda ve evlendikten sonra ise o sıcacık gülümsemesi hep benimle beraber oldu; dertlerimde üzüntülerimde içimi aydınlattı. Evet onu kaybedeli yıllar oldu, ama o gökyüzünün uzak diyarlarından rüyalarıma gelerek içimi aydınlatmaya, bana sevgisini hissettirmeye devam ediyor.
Şimdi ben de bir kız
annesiyim ve annem kadar olamasa bile elimden gelen tüm gayretle canımın
yanındayım. Ve dilerim ki ileride kızımda benden, benim annemden bahsettiği gibi
güzel bahseder ve beni her andıkça yüzündeki gülümseme anlamına anlam
katar.
Bir oğlum olmadığı için anne oğul arasındaki diğer muhteşem ilişkinin boyutlarını henüz bilmiyorum. Henüz diyorum çünkü vakti zamanı gelip, canımın canı kızım evlendiğinde laf aramızda hazıra konacak ve aslan gibi bir oğul sahibi olacağım. Tıpkı annemin dediği gibi ben de onu en az kızım kadar sevecek, kalbimin en özel yerinde koruyacağım. Darısı tüm annelerin ve kızların başına olsun ve aralarındaki bu naif sevgi hep güzelliklerle hatırlansın.
Sevgiyle kalın
Belgin ERYAVUZ
21 Şubat 2011 Pazartesi
https://www.facebook.com/hurriyet/videos/10158787727405694/
Günün Sözü : "Anne- Kız ilişkisi, kelimelere dökmenin neredeyse imkansız olduğu güzellikte, anlatmaya hiçbir dilin yetmeyeceği, kutsal bir ilişkidir."
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
15 Mayıs, 2017, Antalya
https://www.facebook.com/hurriyet/videos/10158787727405694/
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
15 Mayıs, 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder