Merhaba Değerli Dostlarım,
Sağlıklı ve uzun bir yaşam için iyi beslenmenin yanısıra, bir çok manevi değerlere gereksinim duyduğumuzu anlatan güzel bir Belgin Eryavuz yazısı ile tekrar birlikteyiz..
Roseto Kasabasının Gizemini araştıran bir doktorun araştırması sonucunda uzun bir ömür sürdüre bilmenin formülünü bizlere bu yazıda aktarmaya çalışıyor. Oysa yaşlılık bilimini inceleyenler, insan ömrünün uzunluğunda çevresel faktörlerin de en az genetik kadar hatta çok daha fazla etkili olduğu görüşünde. Günümüz yaşantısında isteyip de elde edemediğimiz, zamanla kaybettiğimiz bu hayat felsefesini bir daha nasıl geri getirebiliriz acaba...
Lütfen ! bu yazımı sizlerde Dostlarınızla paylaşın, belki gelecek nesiller bu hayat felsefesini tekrar geri getirebilmek için bizim neslimizden daha fazla çaba sarf ederler...
" Rosetoluların birbirini nasıl ziyaret ettiklerini, örneğin; İtalyanca sohbet etmek için sokakta nasıl durduklarını ya da arka bahçelerinde birbirleri için nasıl yemek pişirdiklerini gördüler. Kasabanın sosyal alt yapısını oluşturan genin aile klonları hakkında bilgi sahibi oldular. Kaç evde üç kuşağın bir arada yaşadığını ve büyükannelere, büyükbabalara nasıl saygı duyulduğunu gördüler. OLMC’ deki ayine gittiler ve kilisenin bütünleştirici ve sakinleştirici etkisini gördüler. Nüfusu iki binin altında olan bir kasaba da 22 sivil kuruluş tespit ettiler.
Toplumun zenginlerini kendi beyanlarıyla gösteriş yapmaktan alı koyan ve onları diğerlerinin başarısızlıklarını kapatmaya yardımcı olmaları için teşvik eden eşitlikteki hayat felsefesini keşfettiler.
BÜYÜK AİLE, YANİ ÜÇ NESİL BİR ARADA YAŞAMAK, GÖSTERİŞSİZ MÜTEVAZİ YAŞAM, BİRİBİRİNİ ZİYARETLER, GÜNDELİK SOHBETLER DAHA SAĞLIKLI YAŞAMAMIZI SAĞLIYOR.
Toplumun zenginlerini kendi beyanlarıyla gösteriş yapmaktan alı koyan ve onları diğerlerinin başarısızlıklarını kapatmaya yardımcı olmaları için teşvik eden eşitlikteki hayat felsefesini keşfettiler.
BÜYÜK AİLE, YANİ ÜÇ NESİL BİR ARADA YAŞAMAK, GÖSTERİŞSİZ MÜTEVAZİ YAŞAM, BİRİBİRİNİ ZİYARETLER, GÜNDELİK SOHBETLER DAHA SAĞLIKLI YAŞAMAMIZI SAĞLIYOR.
Alıntı : sehirmedya.com
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...
En iyi dileklerimle. Esen kalın..
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...
En iyi dileklerimle. Esen kalın..
ROSETO KASABASININ GİZEMİ
Bu
kasabanın tüm dünya tarafından tanınmasına vesile olan bir doktor
aslında.
Oklahama
Üniversitesi tıp fakültesinde ders veren doktor Stewart Wolf.
Kariyerini
sindirim ve mide üzerine yapmış. Yaz aylarını bu kasabaya çok yakın bir
çiftlikte geçiriyor doktor Wolf.
Ve
günlerden bir gün; yerel bir tıp derneğinde konuşma yapmak için çağrılıyor.
Konuşması bittikten sonra meslektaşları ile yaptığı sohbette; Roseto
kasabasından haberdar oluyor.
Kasabada
yaşayanların hiç hasta olmadığını duyunca; bir doktor olarak elbette çok
şaşırıyor. Üstelik 65 yaşın altında kalp hastalığına yakalananların çok az
sayıda olduğunu öğrenince; mutlaka araştırması gerektiğini düşünüyor.
Çünkü
o yıllarda Amerika’da kalp krizi hayli yaygın. Ve 65 yaşın altındaki erkekler
arasında önde gelen ölüm nedeni.
Doktor
Wolf, düşüncesini etrafıyla paylaşıyor. Öğrencilerinin ve meslektaşlarının de
desteği ile kapsamlı bir araştırma başlatıyor.
Kasabadaki
tüm eski kayıtlar, aile yapılarına varıncaya kadar inceleniyor. Roseto sakinleri
ile anketler yapılıyor. Birebir görüşmeler gerçekleştiriliyor. Ve sonunda
kasabanın sağlık dökümü ortaya çıkıyor. Elde edilen sonuçlar ise hemen herkesi
şaşırtıyor.
Gerçekten de Roseto ’da 55 yaşın altında kalp krizinden ölen ya da herhangi bir kalp rahatsızlığı gösteren hemen hiç kimseye rastlanmıyor. 65 yaş üstündeyse kalp krizine bağlı ölüm oranının yalnızca %1 olduğu görülüyor. Ortalamalar, Amerikan ortalamalarıyla kıyas bile kabul etmiyor.
Kasabada; hiç intihar yok. Alkolizm yok. İlaç ya da uyuşturucu bağımlısı yok. Suç oranı dile getirilmeyecek ölçüde az. Midesinden sorun yaşayan da yok; hasta olan da. Her şey normal seyrinde devam ediyor. Sosyal yardıma ihtiyaç duymuyorlar.
Sonuç;
köylüler sadece yaşlılıktan hayatlarını kaybediyor.
Peki kasabanın bu gizemi nereden geliyor dersiniz?
Hep
göz ardı ettiğimiz, umursamadığımız, daha güzelini bulalım derken unuttuğumuz
minicik değerler bunlar. Ve günümüze ‘Roseto etkisi’ olarak
ulaşmış.
Yapılan
araştırmalar bu durumun genlerle ilgisi olmadığını göstermiş. İtalya’daki
Roseto’ dan Amerika’nın başka eyaletlerine göç edenler bu durumun dışında
kalıyorlar çünkü.
O
halde ne olabilir? Sağlıklı ve güzel beslenmek mi?
Tam
tersi.
Bu
bölge sakinleri çok şarap tüketiyor. Üstelik filtresiz sigara içiyor. Çoğu iri
yarı, göbekli ve kilolu. Ülkelerinden zeytinyağı getirtecek paraları yok. Bu
nedenle en ucuz yağ olan domuz yağını kullanıyorlar.
Çalıştıkları
yerler nasıl peki?
Son
derece sağlıksız. Gaz ve toz dolu taş ocaklarında ömür tüketiyorlar.
Bunca sağlıksız yaşam şartı içindeyken bile; hepimize parmak ısırtacak bu muhteşem sağlığı nasıl koruyorlar ne dersiniz?
Çünkü
köylüler göçten sonra da eski alışkanlıklarını bırakmıyor. Yaşam şekillerini hiç
bozmuyor. Geniş aileler halinde yaşıyorlar. Herkes birbirini tanıyor. Uzun
sohbetlerden hep keyif alıyorlar. Sosyal bağları çok güçlü. Halkın arasında
gelir farkı yok. Paylaşmayı seviyorlar. Üzüntülerini paylaşarak azaltıyor,
mutluluklarını yine paylaşarak katlıyorlar. Yaşlılar, hep saygı görüyor.
Kurdukları sofralardaki sohbetlerle, ruhlarını da besliyorlar.
Stres
nedir bilmiyorlar. Birbirilerine güveniyorlar. Çünkü tek bir tanesi yanıltmıyor
bir diğerini.
Gösterişten
alabildiğine uzak duruyorlar. Elde edilecek maddi imkanların, kimseye bir
üstünlük sağlamadığının bilincindeler.
Aralarında
muhteşem bir dayanışma var. Saygı ve eşitliğe önem veriyorlar. Hayatlarında hep
daha fazlası, daha çoğu olsun derdinde değiller. İçlerinden bir tanesi çıkıp da
çok zengin olmayı, diğerlerini sömürmeyi düşünmemiş hiçbir zaman. Paylaşmak en
büyük erdemleri olmuş. Kısacası kendi güçlü sosyal yapılarını sevgiyle korumayı
bilmişler.
Oysaki
bulundukları yeni yerde, eski alışkanlıklarına bir sünger çekip modernliği
benimseyebilirlerdi. Modern dünyanın görünmeyen baskılarına boyun eğmeleri an
meselesiyken; bunu yapmamışlar. Para kazanıp, yaşam şekillerini iyileştirdikçe;
daha çoğu olsun diye birbirlerini ezmemişler. Böylece kendilerini ve
kasabalarını hep sağlıklı tutmuşlar.
İtiraf
edelim ki, pek çoğumuz unuttuk bu güzel alışkanlıklarımızı. Kültür faktörünün
yaşamımıza olan olumlu etkilerini artık hatırlamıyoruz bile. Hep bana olsun
derdindeyiz. Çevremizdekileri yok sayıyoruz. Gün
geliyor gözümüzü bürüyen hırsa yenik düşüyor ve erdemlerimizden daha da
uzaklaşıyoruz.
Peki
neden? Bunu yapan gerçekten bizler miyiz? Bu güzel dünyayı neden paylaşamıyoruz
ki?
Ne
olur biraz duralım. Durup soluklanalım ve düşünelim.
İşte
bu kasabanın gizemli öyküsünü paylaşma sebebim.
Böylesi
faktörleri yeniden düşünmemiz için bir vesile olsun istedim. Çünkü bizim buradan
alacağımız ders o kadar kıymetli ki.
Sağlıklı
yaşamak, sadece güzel şeyler yemek içmek değil. Bedenimiz kadar ruhumuzun da
doymaya, ihtimam görmeye ihtiyacı var.
Öncelikle
kendi değerlerimizin farkına varalım. Kendimizi hiç olmadığı kadar çok sevelim.
Kendimize, iç sesimize fırsat verelim. Çünkü ruhumuzu, özümüzü tanıdıkça, zayıf
ve güçlü noktalarımızın farkına varacak ve güçleneceğiz. İşte ancak o zaman
kültürel değerlerimize sahip çıkma ve koruma cesaretini göstereceğiz. Baskılar
bizi yıldıramayacak. Hayata karşı dimdik ayakta durdukça, başkalarına da iyi
örnek olacağız. Çocuklarımızı bu zarafet içinde yetiştireceğiz. Erdem ve
saygının ışığında yol aldıkça birbirimizi daha çok seveceğiz. Birden bütüne
geçerken; insani değerlerin farkına varacağız.
Tüm
bunlar için hala vaktimiz var. Yeter ki kalben istekli olalım. Gönül gözümüzü
açalım.
Zaman olumlu enerjileri umutla çoğaltma zamanı. Sevgiyle, aşkla, saygıyla, hoşgörüyle, anlayışla
birbirimize
kenetlenip; sağlığı ve huzuru koruma zamanı.
Sevgiyle kalın.
Belgin
ERYAVUZ,
27.04.2015
Kaynaklar: http://tr.wikipedia.org;
Günün Sözü : "Yaşamda en önemli şey kazançlarımızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur."
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
23 Mayıs, 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder