30 Temmuz 2017 Pazar

AĞAÇ SEVGİSİ...


İlgili resim

Merhaba Gönül Dostlarım,

Bu aralar sizlerle olan günlük yazı paylaşımlarımı aksatmağa başladığımın farkındayım. Bir ara Blog yazılarıma ara vermeyi düşünmüştüm, 26 Temmuzda sizlerle " Bi Mola Vermek Hayata" başlıklı yazımda bahsettiğim gibi ben de Blog yazılarıma bi mola vermeyi düşünmüştüm.
Bazı işleri büyük bir azim ve  şevk  ile yaparız insanlarla duygularımızı içimizden gelerek paylaşmayı arzu ederiz. Sanırım  bir anda ben o duygu ve hislerimi kaybetme noktasına geldim.
Bazı kitap yazarlarının ve romancıların yazılarına uzun süre ara vermeleri veya romanlarını sonlandıramamalarının başında gelen nedenlerden biri de, yazma ve paylaşma zevk ve şevklerini bir anda  yitirmeleri olsa gerek...
Sizlerle bugüne kadar Bloğumda paylaştığım günlük yazılarımın siz değerli okuyucularımın sayesinde bugün itibariyle 470. yayınına ulaşmış bulunmaktayız ve ben tüm bu paylaşımlarımı  siz değerli Gönül Dostları' ma  bazı bilgileri aktarabilmek adına bu Blogta yer vermeğe çalıştığımı tekrarlamak isterim.
Blog yazılarım bundan sonrada devam edecek, yazılarımdaki  konularımın daha seçici, faydalı ve ilginç olmasına özen göstereceğim, fakat bundan sonra sizlerle  haftanın üç veya dört günü birlikte  olabileceğiz...


Şimdi gelelim yazımızın başlığındaki konuya. "Ağaç Sevgisi"  bugün Ağaçlar üzerine aşağıda yazılmış  güzel bir Elif Şafak yazısını sizlerle  paylaşmadan önce, bir başka gerçeğe dikkatinizi çekmek istiyorum.

İlgili resim Bugünkü Türkiye coğrafyasında çeşitli  Belediyelerce ve insanlar tarafından  yapılan ağaç katliamlarından kısaca bahsetmek istiyorum. Gerek sosyal paylaşım ağlarında ve gerekse sosyal medya kanallarında her gün ağaç katliamları gündeme gelmektedir. Bunun akabinde İstanbul' da dokuz gün arayla iki kez  Doğa Olayları ve Sel felaketlerini yaşadık, bu değerli göz bebeği kentimizin ve orada yaşayan vatandaşlarımızın maruz kaldıkları üzücü olaylara ve zararlara üzülerek  tanık  olduk.

İstanbul'un yeşili azalıyor
İlgili resim  Google'ın yeni Earth uygulamasında yapılan güncelleme ile artık dünyanın herhangi bir yerindeki coğrafi değişimleri gözlemlemek mümkün hale geldi . 1984 ilâ 2016 arasındaki değişimleri kapsayan uygulamada Türkiye'deki en net değişimin İstanbul'da yaşandığı görüldü. Şehirdeki yeşil alanların mega projelerle yıldan yıla azalması dikkat çekti.

" Üzerinde yaşadığımız dünya sonsuz nimetler barındırır bizim için. Dünyanın içinde akıp giden düzeni hayranlıkla seyreder ve çoğu zaman bu düzenin hep aynı şekilde seyredeceğini düşünerek hiç umulmadık bir anda gelir doğal felaketler, ölümün sessiz gelişi gibi... Birden bire allak bullak olur hayatımız. Sağ kalma şansına sahip olanların pek çoğunda ise maddi kayıpların yanısıra hep "keşkeler" yaşanır. Bambaşka olur hayata bakışımız bile; doğan güneşe, uçan kuşa, açan çiçeğe bir başka gözle bakar, bir başka huzurla doldururuz içimizi. Kararlar alırız bundan sonra kalan hayatımızı daha anlamlı ve değerli kılabilmek adına."

Uzmanlar bu doğa olaylarının gelecekte de devam edebileceğinin sinyallerini verdiler. Bu maruz kalınan Doğa Felaketlerinin başlıca ve en önemli  nedenlerinden biride toplu ağaç kesimlerine hala devam edilmesi ve bizim toplum olarak buna bir dur diyememizdir.
Bu konuda daha fazla yazılar yazmağa devam  etmek isterim, fakat bize verilen süreç yetersizliği sebebiyle  devam edememekten çok üzgünüm...
Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın.. 

Türkler ağaçlara öyle hürmet ederler ki...

elif şafak ile ilgili görsel sonucuKANIKSADIĞIMIZ için düşünmüyoruz ama aslında dilimizdeki en eski kelimelerden biridir "ağaç". Yüzyıllar boyunca bu kadar çok değişim geçiren bir dilin içindeki en kadim ve en köklü sözcüklerden. Ağaç dediğin mübarekti eskiden. Şimdi inanması zor gelse de...
Koskoca Osmanlı, tarihi bir çınar ağacı rüyası değil midir? Osman Gazi'nin hayalinden yeşeren. Dalları semaya doğru... İstanbul'un sokaklarını gözünüzün önüne getirin. İsmini ağaçlardan alan kaç sokağa ve yola rastlayacaksınız.
Sadece onlar mı? Mahalleler ve semtler de öyle: Fıstıkağacı, Fındıklı, güzelim Çınaraltı, Vişnezade, Sıraselviler, Acıbadem ve diğerleri... Yaşadığımız şehrin, taşıdığımız tarihsel mirasın ayrılmaz parçası ağaçlar. Lakin ne kadar azlar. Ve ne kadar yalnızlar.

*
Evliya Çelebi anlata anlata bitiremezdi İstanbul'un yeşilin her tonuna sahip ormanlarını. Fatih Sultan Mehmed, şehr-i şehirde hiç kimsenin değil ağaç kesmek bir dala zarar vermesini dahi istemezdi. Bunu engellemek için, "Ağaç kesenin kellesini alırım" diyecek kadar sertti söylemleri.
Akıllardan silinmedi bunlar. Ve efsane odur ki, Topkapı Sarayı'nı inşa ettirirken sırf bir çınar ağacına dokunmamak için bütün bir mimari düzenlemeyi değiştirtmişti Sultan. Ağaç ile taş arasında seçim yapması gerekince ağacı seçmişti.
Masamda açık bir kitap. Lady Elizabeth Craven' in yazılarını okuyorum ilgiyle. 18. yüzyıl sonları, 19. yüzyıl başlarında yaşayan ve Osmanlı İmparatorluğu'na gelip memleketi yakından gözlemleyerek fikirlerini yazıya döken az sayıda Batılı kadın seyyahtan biri o.
Şöyle diyor bir mektubunda, kaba hatlarıyla: "Türkler ağaçlara o kadar çok hürmet ederler ki bir yerde bir ev inşa etmek isteseler ve orada bir ağaç olsa, sırf ağaca kıymamak için evlerini bile değiştirirler. Ne yapar ne eder ağaçlara dokunmazlar... "
Twitter' dan yazıyorum bu tarihsel bilgiyi. Anında başlıyor yağmaya onlarca tepki. Gençlerden, orta yaşlılardan, her yaştan ve her kesimden. İçlerinde Partilere oy veren de var vermeyen de. Kendine "muhafazakâr" diyen de var, "Kemalist" yahut "liberal" de. Başı kapalı da var açık da. Tüm bu "kategoriler" in ötesinde bir yerde bugün yaşanan protestolar. Çünkü hemen hepimizin içi sızlıyor Gezi Parkı'nda olanlardan ötürü.
Kolay kolay bir atmayan, hemhal olmayan yürekler bu hususta bir atıyor. Ağaçların yanında nöbet tutuyorlar diye gaza maruz kalan gencecik kadınların fotoğrafları dünya ajanslarını dolaşırken bizler, İstanbul'a gönül veren milyonlarca insan kendini çaresiz hissediyor.
"Eskiden ağaçlara kıymet verdiğimize inanması zor" diyor bir okurum. Bir başkası soruyor: "Bu kadar mı değiştik?"
*Siyasetçiler elbette kararlar alır ve bunları hızla uygulamak isterler. Bu politikanın doğası gereği böyle. Ancak alınan bir karara halkın yoğun tepki gösterdiğine tanık olunca o uygulamayı yeniden değerlendirmek başlı başına bir siyasi olgunluk göstergesi değil midir?
Şehirler, orada yaşayan insanlardan bağımsız ve ayrık, velhasıl insanlara rağmen gelişemez ki... İstanbul'u sevmek ortak paydamız.
Bu şehre sevdalı mimarların, sanatçıların, sanat tarihçilerinin, öğrencilerin, ev kadınlarının, yani tek tek bizlerin nasıl bir şehirde yaşamak istediğimizin ve Gezi Parkı'nı seviyor oluşumuzun hiçbir
harbiyesi yok mudur siyaset katında? Bunu anlamaktan acizim...
 
Alıntı : Elif Şafak, Haber Türk

https://youtu.be/_AQWE1Hd94A                                               https://youtu.be/kKdMJvpPmes


                                                           

Günün Sözü :

AĞAÇ KESİMİ İLE İLGİLİ SÖZLER ile ilgili görsel sonucu

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
30 Temmuz, 017, Antalya

türkiye simgesi resim ile ilgili görsel sonucu





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder