Merhaba Gönül Dostlarım,
Bugün sizlerle bir başka Belgin Eryavuz yazısı paylaşmak istiyorum.
İnsanları yargılamayın, onları anlamaya çalışın.
Kimsenin fikrini etkilemeye, kişiler hakkındaki düşüncelerini değiştirmeye çalışmayın...
"Benim hayatımı yargılamak istiyorsan eğer, önce benim ayakkabılarımı giy, benim yürüdüğüm yollarda, sokaklarda, yürü. sonra yaşadığım üzüntüleri, sevinci, acıyı hisset. Yıllarca aldığım hayat dersini sende al, ayağıma takılan her taşın üzerinden tökezle, düştüğünde tekrar ayağa kalk ve yola devam et! sırf benim yaşadıklarımı yaşa...
Hala beni yargılamak istersen, buyur o zaman söz hakkı senin!"
Hala beni yargılamak istersen, buyur o zaman söz hakkı senin!"
Alıntı:
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın..
TEPEMİZDEKİ KESKİN BALTA
Hepimiz bilerek, isteyerek
ucu keskin mi keskin bir balta taşıyoruz tepemizin üstünde.
Kendimize ve
etrafımıza ne kadar zararı dokunacağını bilmeden hem de.
Nedir mi bu
baltanın anlamı?
Tahmin edebilmeniz
için birkaç Kızılderili atasözünü paylaşmak istiyorum
önce.
*Komşun hakkında
hüküm vermeden önce, iki ay onun ayakkabıları ile
yürü.
*Onun ayakkabıları ile bir mil yürümediğiniz sürece bir kişiyi asla eleştirmeyin.
*Bir başkasının
kabahati hakkında konuşmadan önce, daima kendi çarığının içine
bak.
*Biri yolunuzu
yargıladığı zaman, ona ayakkabılarınızı ödünç verin.
Hepsi tek bir sözcüğü işaret ediyor değil mi?
Evet doğru tahmin.
Bildiniz.
Tepemizdeki keskin
balta… YARGI.
Hemen hepimiz
yargılıyoruz. Kendimiz dahil gözümüze kestirdiğimiz herkesi hem de.
Etrafımızdaki kişiler, hatta çok sevdiklerimiz tarafından da
yargılanıyoruz.
Yani o keskin baltayı bırakın usulca kenara koymayı, gözlerden uzakta saklamayı; her gün keskinleştiriyoruz. Ve ne acıdır ki mutlaka canlarını acıtacak birini ya da birilerini buluyoruz.
Üstelik
yargılandığımızda ne kadar içimizin acıdığını unutmuşçasına; karşımızdakileri
yargılarken bir an olsun düşünmüyoruz.
Yine her zaman
olduğu gibi işin kolayına kaçıyoruz galiba. Düşünmeden, empati yapmadan, içinde
bulundukları şart ve koşulları doğru dürüst anlamadan; balıklama atılıyoruz
konunun içine.
Oysaki kendimize
yapılmasını istemediğimiz bir davranışı başkasına yapmamız ne büyük
yanılsamadır. Öyle değil mi?
Önce
yargılandığımız durumda ne yapabiliriz onu düşünelim mi?
İçimiz acıyacak orası kesin. Ancak uzmanlar, önce derin bir nefes alıp biraz geri çekilmeyi öneriyor. Ardından söylenen her ne ise; kendi üzerimize elbise gibi giymeye çalışmamamız gerektiğini. Yani kişisel algılamamaya çalışacağız. Gerçeğin er geç ortaya çıkacağına inanacağız.
Hepsi bu
kadar.
Evet kolay değil.
Evet içimizi kemiren kurt rahat durmayacak. Ama olsun. Deneyerek neler
başarılmaz ki?
Şimdi gelelim işin
en zor tarafına.
Kendimize.
Biz tepemizdeki o
keskin baltayı kendimize ya da sağa sola savurmaktan, kendimizin ya da
insanların canlarını acıtmaktan ne zaman
vazgeçeceğiz?
İşte bu noktada
Kızılderili sözlerini hatırlamak gerek.
O başkalarına ait
olan ayakkabılar var ya, onları düşünmek bile yeterli bence.
Yani kendimizi o yolda yürüyen kişinin yerine koyacağız. Her şeyiyle. Tüm o şartları fark ederek. Yol tozlu belki, göz gözü görmüyor. Ya da balçık içinde hep ayakları kaydırıyor. Ya da öyle derin çukurlar var ki her adımda ayakları kanatıyor. Hele bir de ayakkabılarımız o şartlara uygun değilse. Vay bizim halimize.
Gözünüzün önünde canlandırın istedim böylesi bir tabloyu. İşte empati yapmak böyle bir şey. Kendimizi karşımızdakinin yerine koyarken, içinde bulunduğu her durumu ve şartı gözlemlemek gerekiyor. Gerekiyor ki gerçeğin hakkını verelim. Minicik bir ayrıntı bile gerçekleri farklı algılamamıza neden olabiliyor çünkü.
Hal böyle olunca
inanın bana hiç birimiz yargılama yapamayız. Haksız
mıyım?
İşte başardık
bile.
Peki ya kendi
kendimize yaptıklarımız?
Öncelikle her ne
durumda olursak olalım o keskin baltayı kendimize çevirmemek gerekiyor. Bunun
tek yolu ise kendimizi sevmekten, ne kadar değerli olduğumuzu bir an önce
anlamaktan geçiyor.
Konu ile ilgilenen
yetkililer; bazı kişilerin yargılamaya daha istekli olduklarını söylüyor. Yani
onlar o keskin baltayı her gün bıkmadan usanmadan bilemekle
meşguller.
Peki onlar kimler
dersiniz?
Öz güven eksikliği
hisseden kişiler ilk baştaki sırada. Kendi eksikliklerini, hatalarını
başkalarına yükleyerek; kendilerini daha üstte tutmaya çalışıyorlar. Çünkü tek
başlarına bunu yapacak kadar cesaretleri, güvenleri yok
kendilerinde.
İkinci sırada
empati yapamayanlar var ki, bence bunlar büyük bir çoğunlukta. Kendi güçlerinin
farkında değiller üstelik.
Yaşadıkları acı
deneyimlerden ders alıp, yollarına devam edecekken; acılarını içlerindeki kin ve
öfke ile besleyenler üçüncü sırada. Ancak karşısındaki de acı çektiğinde acısını
unutacaklarını sananlar bunlar.
İşte tepemizdeki
keskin balta.
Yargılar.
Yargılarımız.
Yaşattıkları ve
bizim yaşadıklarımız.
Seçim her zaman ki
gibi sadece bize ait.
Ben o keskin
baltamı bilemekten epey zaman önce vazgeçtim. Usulca kaldırıp, gözlerden uzakta
tutmayı seçiyorum şimdilerde.
Ya sizler? Hala
biliyor musunuz yoksa?
Sevgiyle kalın.
Belgin
ERYAVUZ 22.05.2017
Kaynak:
https://aklinizikesfedin.com.
Günün Sözü :
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
2 Temmuz, 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder