Merhaba Gönül Dostlarım,
Bugün yine bir başka Belgin Eryavuz yazısı ile birlikteyiz. Yazının başlangıcında her ne kadar biraz hüzün biraz keder olsada, daha sonra gelen başarı okuyanlarını rahatlata biliyor, Yaşanmış bitmiş gerçek bir hikayeyi iki bölüm halinde ve ayrıca yazının sonundaki filmin kısa bir fragmanını sizlerle paylaşmak istedim.
Filmi görmüş olanlar mutlaka etkisinde kalmışlardır. Filmi görmeyen okuyucularıma tamamını seyretmelerini öneririm.
Günümüzde hayatta kalabilmek için hepimiz bir dala tutunmak zorundayız, çünkü amaçsız insan asalak yaşamaya ve yok olmaya mahkumdur.
Bugün hangi kişisel eğitim kitabını açsanız size hayatı sevmekten, hırslı olmaktan dolayısıyla başarıyı yakalamaktan bahseder ve size bunu kanıtlamak için bir sürü masal anlatır.
Ancak bizim burada anlatacaklarımız masal değil gerçeğin ta kendisi. Biz sözde engelsizlerin bile cesaret edemeyeceği şeyleri hayatı sevmekle ve bir işe yaramanın verdiği dayanılmaz mutlulukla başaranların öyküsünü okuyacaksınız. İbret değil örnek almak, yargılamak değil sağduyulu olmak için… İşte dünyadaki en başarılı engelli insanlarından birinin hikayesi.
Ama hikayemizden önce Hellen Keller' in kısa bir biyografisi.
Helen Keller, Amerikalı pedagog ve aktivist. iki yaşına varmadan geçirdiği bir ateşli hastalık sonrası; görme, işitme ve konuşma yetilerini yitirir. Dış dünyayla hiçbir bağlantısı yoktur, onu pek çok meslektaşından ayıran önemli özelliğidir. Engellerine rağmen başardıkları, onu efsanevi bir kişilik haline getirmiştir. Vikipedi
Doğum tarihi: 27 Haziran 1880, Tuscumbia, Alabama, ABD
Ölüm tarihi ve yeri: 1 Haziran 1968, Easton, Connecticut, ABD
Filmler: Karanlığın İçinden, The UnconqueredÖdüller: Başkanlık Özgürlük Madalyası Eğitim: Radcliffe koleji (1900–1904)
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın..
ÖYLE BİR YAŞAM ki ALKIŞA DEĞER (1/2)
Muhteşem
bir hayat hikayesi.
Ders
alınacak pek çok özellik.
Zorlu
bir mücadele.
Yaşama karşı dimdik ayakta kalan ve başarıdan başarıya koşan bir kadın.
Yaşama karşı dimdik ayakta kalan ve başarıdan başarıya koşan bir kadın.
Anlaşılmaktan
yoksun karanlık, sessiz bir dünyanın içinden; yaktığı mumla ışıltılar yaratan
gerçek bir mucize.
88
yıllık yaşamında acıdan mutluluğa yelken açan, hayata sımsıkı bağlanırken;
çevresindekilere de el
veren
müstesna bir yürek.
Helen
Adams Keller.
Amerikalı.
Latince,
Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça tam beş dil öğrenmiş. Bisiklet, kano ve
yelkenli ile gezintiye çıkmaktan büyük keyif almış. Yüzme ve satranç
vazgeçilmezi olmuş. Pek çok makale ve kitap yazmış. Birçok vakıfta gönüllü
olarak görev almış. Dünyanın pek çok yerine seyahat
etmiş.
Şimdi
sıkı durun. Tüm bunları kör, sağır ve dilsiz olduğu halde yapmış.
Alkışlamaya,
hayat öyküsünden ders almaya var mısınız?
Helen,
sağlıklı bir bebek olarak doğar. Ancak henüz iki yaşına varmadan
geçirdiği bir
ateşli hastalık sonrası; görme, işitme ve konuşma yetilerini yitirir. Dış
dünyayla hiçbir bağlantısı yoktur.
Ailesi, Doktor Alexander Graham Bell‘ e götürdüğünde; altı yaşında içine kapanık bir çocuktur. Telefonu icat eden Doktor Bell’in tavsiyesi üzerine; sevimli kıza özel bir öğretmen tutulur. Kendisi de bir zamanlar kör olduğu halde, tedavi edilerek, kısmen gören öğretmeni Anne Sullivan; Helen’e bir ayda okuyup yazmayı öğretir. Ve ölene değin öğrencisinin yanından ayrılmaz.
Önlerindeki uzun, zor ve engellerle dolu yolun farkındadırlar. Ancak Helen, öğretmeninin de katkılarıyla çalışmaktan ve mücadele etmekten asla vazgeçmez. Kısa sürede alfabeyi öğrenir. Ardından elini kullanarak yazmaya ve okumaya başlar. On yaşına gelen Helen; öğrendiği sağır ve dilsiz işaretleriyle artık derdini anlatan bir çocuktur.
Peki
bununla yetinir mi? Elbette hayır. İlerleyen yıllarda; herkes gibi konuşabilmek
adına sağırlar okuluna devam eder. On altı yaşına geldiğinde, konuşmalarına
yüreğinin sevgisini de katan; azimli, umut dolu bir genç kız olmuştur.
Öğretmeninin rehberliğinde, hayatın mucizelerini adım adım, parmak uçlarıyla
keşfetmeye çoktan hazırdır.
Okumaya tutkun Helen, hedeflediği koleji de başarıyla bitirir. Edebiyat Fakültesinden diploma aldığında; hem arkadaşlarının hem de öğretmenlerinin gurur kaynağı olmuştur.
Bu
harika kalp; aynı zamanda beynimizin olağanüstü gücüne de canlı bir örnektir.
Nasıl mı? Henüz
19 aylık bir bebekken, o ateşli hastalığa yakalanmadan önce; zihninde yer eden tek bir sözcük; hayatını tam bir mucizeye dönüştürür de ondan.
19 aylık bir bebekken, o ateşli hastalığa yakalanmadan önce; zihninde yer eden tek bir sözcük; hayatını tam bir mucizeye dönüştürür de ondan.
‘’Su’’
kelimesi ile başlayan yolculuğunda; beynin kullanıldıkça kapasitesinin inanılmaz
boyutlara ulaştığını gösteren en güzel örneklerden bir tanesi olmuştur
kendisi.
Yaşamın
zorluklarını çok iyi bilir. Bu nedenle hayatını; kendisi gibi ışıktan ve sesten
yoksun olanların yetiştirilmesi için harcamaya karar verir. Konferanslar veren,
kitap ve gazetelerde makaleler yazan umut dolu genç bir kadındır artık.
Kazandığı tüm parayı, amacı için harcamak ise en büyük keyfidir.
Sonradan
bir klasik olan ve kendi hayatını anlattığı "Hayatımın Öyküsü" isimli kitabı,
tam 50 dile çevrilir.
Sevgi dolu kalbiyle kısa sürede tanınan ve sevilen başarılı bir kadın haline gelir. Bu arada pek çok umutsuz kişiye umut aşılar.
Bununla
yetinmeyen Helen; kapsamlı bir bağış kampanyası başlatır. Toplanan paralarla
kendi ismini taşıyan Helen Keller Fonu’nu kurar. Yaşamı boyunca pek çok
üniversiteden onursal doktora derecesi alırken; her zamanki mütevazi ve sevgi
dolu halini korur.
Tam
da o sıralarda patlak veren II. Dünya Savaşında; yara alıp kör olan askerlere
gönüllü olarak yardım eder.
Yorulmak
nedir bilmez. Şartlarını elinden gelen en üst seviyelerde zorlamak adeta yaşam
felsefesi olmuştur.
Japonya,
Avustralya, Güney Amerika, Avrupa ve Afrika başta olmak üzere toplam 5 kıta ve
35 ülke. Dile kolay. Neredeyse tüm dünyayı dolaşır. Milyonlarca görme engelliyle
irtibat kurar.
Verdiği sayısız konferansta; dünyayı nasıl algıladığını, yaşamındaki zorlukları ve hayat azmini keyifle paylaşır. Sevgiyle uzattığı elinden tutanları asla yalnız bırakmaz. Çaresizliklerine sevgisiyle merhem olmanın yollarını bir şekilde bulur.
Hayatının
son yıllarında; aldığı sayısız ödüle; Amerika’nın en büyük sivil madalyası olan
Özgürlük Madalyası'nı da ekler.
27
Haziran 1880 yılında başlayan hayatı, 1 Haziran 1968’de uykusunda;
çoktan ölümsüzler arasındaki yerini almıştır bile. (devamı çarpıcı sözleriyle
2/2’de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
21.
04. 2015
https://youtu.be/18TBE-myuMw Günün Sözü :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder