Merhaba Gönül Dostlarım,
Dünkü ' Adı Huzurevi' başlıklı yazı ile ilgili düşünce, görüş ve yorumları siz Gönül Dostlarıma bırakıyorum.
Bugünkü yazımda, yaşları 50 ve üzerinde olanların merakla okuyacağı bir başka yaşanmışlıkla ilgili bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yazıda da anlatılmak istendiği gibi " hepsi biz farkında olmasak da çok özel ve eşsiz. Yeter ki ruhsal ve bedensel sağlık yerinde ve umutlarımız tükenmemiş yada ta yürekten o umutların tükendiğine inanmamış olalım."
Yazar şunu öneriyor: “Hayallerinizin değil, yetenek ve imkanlarınızın peşine düşün, başaracaksınız!”
Haksız mı? Ne dersiniz!
Senin dünyaya bakan penceren kirli ise, benim çiçeklerim sana çamur görünür..
UĞRAŞMA BOŞUNA!…
" Seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar.
Gördükleri, ancak kendi anladıkları kadarı olacak…" (Hz. Mevlana)
Gördükleri, ancak kendi anladıkları kadarı olacak…" (Hz. Mevlana)
Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın...
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...
İbrahim Birol
&&&&
50 Lİ YAŞLARIN YENİ YILI
Yılın ilk 3 ayı bir yere tarih yazarken yanlışlıkla 2017 yazıp sonradan fark ederek düzeltmeyle geçecek.
Ondan sonra ki 3 ayı tatil planları ile, daha sonraki 3 ayı suyunu çekmiş banka hesaplarını doğrultma çabasıyla ve son üç ayı da yılın bitimini iyi kapatmak için ufak tefek eğlencelik şeylerle geçecek.
Ondan sonra ki 3 ayı tatil planları ile, daha sonraki 3 ayı suyunu çekmiş banka hesaplarını doğrultma çabasıyla ve son üç ayı da yılın bitimini iyi kapatmak için ufak tefek eğlencelik şeylerle geçecek.
Ama hepsi biz farkında olmasak çok özel ve eşsiz. Yeter ki ruhsal ve bedensel sağlık yerinde ve umutlarımız tükenmemiş yada ta yürekten o umutların tükendiğinde inanmamış olalım. Ümit aslında hep var. Biz dudaklarımızı büzüp omuzlarımızı silkip "yok hiç kalmadı" dediğimiz anlarda bile bir sitem vardır ümit e serzenişte bulunan. Kendi kendimize tekrar etmektir aslında: " evet, bu içinde bulunduğum durum umutsuz olabilir, ama bu her şeyin sonu değil".
Yüksek moral şart. Yüklenen pilin ilerleyen yeşil kuşağı gibidir moral. Tüm olumsuzlukların anti hormonu gibidir moral. Katalizör gibidir moral. İşlemi hızlandırır ve deneyin niteliğini artırır.Ömür içinde yüzdüğümüz bir okyanus aslında. Dibini göremediğimiz, içinde bilinemez pek çok şeyin olduğu, irili ufaklı okşayıcı veya can yakıcı sürekli değişken ve bilinmez canlılarıyla temasta kalmak zorunda olduğumuz.
Kimimizin yüzdüğü sular berrak kimimizin çamur. Kimimiz çok derin sularda kimimiz kumsallara daha yakın. Ama okyanus hep dalgalı ve yaşam anlayışımız aslında elimizdeki süzgeçler adeta ve akan suda ki altın arayıcıları gibi aradaki minik güzel şeyleri, altın tozlarını, pullarını yakalayıp tutmaya çalışıyoruz.
50 yi geçtikten sonra o altın parçacıklarını eritip, şekil verip bir obje je çevirme ustalığına eriyoruz. Evlatlarımızın, evlat yerine koyduklarımızın altınları görmelerine tanımalarına yardım ediyoruz. Usta çırak misali öğütler veriyoruz, tüm ustalığımızı gururla sergileyip örnekler veriyoruz. Verdiğimiz öğütler gittikçe çoğalıyor ve sıklıkla ne kadar anne ve babalarımıza benzediğimizi farkediyoruz.
Geçmişte hiç öyle olmam dediğimiz şeyleri tek tek oluyoruz. "Asla" dediğimiz şeyler "belki, acaba" lara çoktan dönüştü.
Kızgınlığın yerini gülümseme, küsmenin yüzüne söyleme, eleştirinin yerini hoşgörü, kavganın yerini uzaklaşma, özlemin yerini sessiz göz yaşları, kararsızlığın yerini tek bir söz, umutsuzluğun yerini kesip atma, için için üzülmenin yerini bir nokta koyma, kapris in yerini koy verme, kanamanın yerini bağlayan kabuk, mücadelenin yerini suskunluk, kendine güvensizliğin yerini meydan okuma, savaşmanın yerini kabullenme, seçiciliğin yerini geniş yüreklilik, kibrin yerini mütevazilik aldı.
Kasların yerini yağlar, gözlerin yerini gözlükler, kalbin yerini stent ler, kırışıklıkların yerini fondöten ve botox lar, mutluluğun yerini mavi haplar, rahimin yerini miyomlar, göğüslerin yerini süngerli sütyenler, tangaların yerini pamuklu donlar, topuklu ayakkabıların yerini tabanlıklar, dökülen saçların yerini beyazlar, parlak zekanın yerini unutkanlıklar, canlı renkli kıyafetlerin yerini pasteller, hızlı müziklerin yerini slowlar, kibar lafların yerini küfürler aldı.
Bir sonraki aşama farklı olacak.
Daha hayatta mı?
Protez takılmış
Çocukları yanına almış,
Artık kimseyi tanımıyormuş?
..... hastalığı olmuş.
Ay yazık.. İyi ölmüş kurtulmuş. Diyeceğiz.
Bir sonraki aşama farklı olacak.
Daha hayatta mı?
Protez takılmış
Çocukları yanına almış,
Artık kimseyi tanımıyormuş?
..... hastalığı olmuş.
Ay yazık.. İyi ölmüş kurtulmuş. Diyeceğiz.
Durun korkmayın daha çok var. Ama zaman kaybetmeden 1 saniyesini bile dolu dolu yaşayarak varalım o noktaya. 1 saniye nin önemi var.
Bakın burada yazdığım saniyeler benim için mutlu saniyeler. Çünkü şu an okuyana ulaştım ve bant kurdum.
Peki yazar bu yazı da ne demek istemiş?
Bakın burada yazdığım saniyeler benim için mutlu saniyeler. Çünkü şu an okuyana ulaştım ve bant kurdum.
Peki yazar bu yazı da ne demek istemiş?
"Canım çok yanıyor olsa da ben varım ve bu hayatı güzel yaşamak istiyorum, bana eşlik eder misiniz?" Demek.
Yalnızlık bedensel değildir ruh yalnız kalmasın demek.
Ben buradayım ve hissediyorum demek.
Biliyorum beni anlıyorsunuz demek.
İyi ki varsınız, sizinle gülmek istiyorum demek.
Yalnızlık bedensel değildir ruh yalnız kalmasın demek.
Ben buradayım ve hissediyorum demek.
Biliyorum beni anlıyorsunuz demek.
İyi ki varsınız, sizinle gülmek istiyorum demek.
Birlikte güleceğimiz nice yıllara.
Özlem Aral
Alıntı : Özlem Aral, Persephone' nin Çiçekleri
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
5 Ocak 2018, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder