Merhaba Gönül Dostlarım,
İyi bir hafta sonu tatili geçirmeniz dileklerimle,
Bugün sizlere farklı bir konudan Emo denilen ' Duygusal Çocuklar Akımından' bahsetmek istiyorum. Bu nereden çıktı şimdi derseniz, yazımın devamında çok değerli sanatçı ve yazarımız
Gülse Birsel’den ' Emo Takılmak' ile ilgili Güzel Bir Yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu konuyla ilgili tüm Ailelere uyarıda bulunmak istiyorum, çok geç olmadan,
ÇOCUKLARINIZA SAHİP ÇIKIN LÜTFEN!
Nedir bu EMO ?
Emo sıkıldığın zaman kaçmaktır
Figen M. -17 (Öğrenci)
“Büşra ve Cansu da bizlere takılırlardı. Bakırköy’de sayımız normalde çok fazla. Sadece burada değil, İstiklal Caddesi’nde de buluştuğumuz oluyor. Kaçmalarının nedeni monotonluk olabilir. Çünkü emo ‘Sıkıldığın zaman kaçmaktır’. Özgür olmaktır. Zaten monotonluktan sıkılanlar emoyu seçiyor.”
Özgürlüğün diğer adı
Demet A.-20 (İşsiz)
“Ailem başlarda çok kızıyordu emo olmama. Ancak bence emo özgür bir yaşam tarzı. İstediğIM gibi hareket edebiliyorum. Duygularıma daha fazla yakın oluyorum. Bu yüzde emo olmayı seçtim. Birçok arkadaşım var. Büşra ve Cansu’yu da tanıyorum. Onlar da emo ama daha çok yeniler. Daha çok internet ortamında, Yonja gibi sitelerde takılıyorlar. Bakırköy’e de sık sık geliyorlardı. Monotonluktan dolayı sıkılmışlardı. Bizler gibiydiler. Kaçtıklarına da şaşırmadım.”
Monotonluktan kurtuluyorum
Özge Doğan-17 (Öğrenci)
“Emo olmamın nedeni kendimi özgür kılmak istediğimden kaynaklanıyor. Bu şekilde kendimi daha rahat ifade ediyorum. Ailemdeki monotonluktan kurtuluyorum. Her fırsatta arkadaşlarımla buluşuyorum. Saçlarımı ve giysilerimi özgürce seçiyorum. Piercing yapıyorum ve bu bence özgürlüğün simgesi. Böyle daha rahat hissediyorum kendimi.”
Dileniyor ve buna ’sinyal’ diyoruz
Kemal Tarık-20 (Öğrenci)
“Aslında yavaş yavaş emo' yu bırakmaya başladım. Çünkü artık sıkılıyorum. Belki de yaşım ilerlediği için öyle oluyorum. Benim için emo sıradan olmamak anlamına geliyor. Hem saçlar hem de kıyafetler farklılaşıyor. Babam emo olmama çok kızmıştı. Hatta dışarıya çıkmayayım diye para bile vermiyordu. Ben de dışarıda, caddelerde dileniyordum. Buna sinyal diyorduk. Yoldan geçen insanlardan para istiyorduk.”
Uzmanlar ne diyor?
Ergenlik çağının farklılık arayışı
Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Sait Uluç: “Emo denilen gruplar daha çok duygusal gruplar. Ergenlik döneminde çocukların, gençlerin bir kimliğe ihtiyaçları oluyor. Civciv yumurtadan çıkar kabuğunu beğenmez gibi bir durum var ortada. Ancak ergenlik bitince emo’dan uzaklaşılıyor. Emo akımındaki gençler tek bir üniforma giymiş gibiler. Sıra dışı olmaya çalışıyorlar. Saçlarıyla, giyinişleriyle bunu ifade ediyorlar.”
Sakarya Üniversitesi’ nden Sosyolog Yard. Doç. Dr. Cüneyt Birkök: “Tüm toplumlarda ergenlik çağındaki çocuklar kimlik arayışlarına girer. Yeni şeyler üretmeye çalışırlar. Önemli olan toplumun bu tür durumları kontrol altında tutabilmesi. Gençlerin bu tür akımlara tehlikeli boyutlara varmadıkça ilgi duymaları kötü değildir. Sonuçta bu bir arayış ve aile de, eğitim merkezleri de bu çocuklara yardım etmeli. Aileler anlayışlı olmalı, fazla baskı yapmamalı.”
alıntıdır .
YA ÇARESİZSİZİNİZ YA DA ÇARE SİZSİNİZ
Benim Hayatımı Yargılamadan önce ..
Benim ayakkabılarımı giy
ve benim geçtiğim yollardan,
sokaklardan, dağ ve ovalardan geç .
Hüznü, acıyı ve neşeyi tad...
Benim geçtiğim senelerden geç,
benim takıldığım taşlara takıl,yeniden ayağa kalk
ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !!
Ancak ondan sonra BENİ YARGILAYA BİLİRSİN
Önce Kendinizi Sevin, sonra da Sevdiklerinizin, sahip olduklarınızın ve size değer verenlerin kıymetini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın...
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...
Gülse Birsel’den Çok Güzel Bir Yazı
🤔Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip “Yatınca geçer”di, başın ağrıyorsa “Çocukların başı ağrımaz” denirdi, uykun kaçıyorsa “Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün” şeklinde konu halledilirdi!
Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya, “Tembel”din ya “Yavaştan, sağlam sağlam öğreniyor”dun! Hüzünlü bir çocuksan “Yazar olacak herhalde” derlerdi, yerinde duramıyorsan, etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı, susup otururdun.
Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o yıllar.
Çünkü sonra sonra, koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk ‘astım başlangıcı’, okuma yazmayı zor söküyorsa ‘disleksik’, hüzünlüyse ‘depresif’, aşırı hareketliyse ‘hiperaktif’ diye nitelendirilmeye başlandı ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler!
O kadar ilgi alaka sonrası ola ola ne oldular?
Emo!
Emo ne?
Hani beş-altı yıldır etrafta saçlarını gözlerinin tekini kapatacak şekilde öne öne tarayan, miskin görünüşlü, asık suratlı, beti benzi atmış, sıska, dar pantolonlu, converse’li, siyah ojeli ergenler var ya…
Taksim’de kaldırımlarda filan oturuyorlar.
Aha onlar Emo!
Emo kelimesinin emotional’dan (hissi) geldiği, bu yavruların pek bunalımlı pek güvensiz ve duygusal olduğu, topluma uyum sağlayamadıkları için böyle takıldıkları söyleniyor. Bizim zamanımızda punk vardı ya, onun gibi bir akım, ama bir halta yaramayanı!
HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM
Ay kıyamaam!
Zamanında, kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün EMO ** takılmışlığım vardır! Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum ama o 10 gün, üstelik de yaz tatilinde, evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım.
Saçımı taramadım, denize gitmedim, sohbetlere katılmadım, tebessüm bile etmedim. Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp herkesin keyfini kaçırdım. Bir akşamüstü, balkonda otururken annem “Ne bu surat her gün, senin derdin ne kızım aaa…” şeklinde pedagojik bir açılım yaptı.
“Sıkılıyorum… Hayat çok anlamsız” cevabımın üzerinden sanırım birkaç saniye geçmişti ki, acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım. Annem, her Türk annesinin uzmanı olduğu ‘mıncırma’ hamlesini oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmişti.
Mıncırma, malumunuz evlat artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar büyüdüyse, ancak tekdir ile de uslanmıyor ve hakkı kötekse kullanılan, konu komşu, bitişik ev duyar ihtimaline karşı avaz avaz bağırmak yerine geçen bir terbiye şeklidir. Tercihen bel veya bacak bölgesinden bir alan seçilir, elle kavranır ve et, 180 derece çevrilir!Hemen ardından, daha acım ve şaşkınlığım hüküm sürerken, annem kısık sesle,yüzünü yüzüme yaklaştırarak
“Alırım ayağımın altına” diye başladı ve
“Karnın tok sırtın pek! Aklını başına topla! Sıkılıyorsanda git bakkala evin alışverişini yap, sonra da gel yemek kitabından bir kurabiye pişir, akşam misafir var, hadi yallah…” şeklinde bitirdi!
NE DERDİM KALDI NE DE TASAM
Malumunuz eti mıncırılan ergen olay yerinde fazla kalamaz, mıncırandan tırstığı için kendisine yalakalık yapar, arzu ettiği aktiviteleri gerçekleştirir.
Mıncıran mutlu, mıncırılansa artık efendi bir insandır! Aynen öyle oldu. Mıncırma sonrası ne derdim kaldı ne tasam! Emo’luğum o gün bitti, bu yaşa kadar da hep mutlu mesut, uyumlu, üretken biri olarak yaşadım. Şimdinin sokakta bira içen, gelen geçenden ihtiyacı var diye değil, hayat tarzı sandığı için para dilenen, dünyanın bütün derdi sırtındaymış gibi davranıp, bunalım takılıp bir işin ucundan tutmayan emo’larının başında, bizim zamanımızın anne babaları olacaktı ki. Ohoo…
Muma dönerdi hepsi! Bir kere her şeyden önce bütün o yüzü gözü saçla kaplı eşek herifleri bir eşek tıraşına götürürlerdi, kesin!
Ülkenin gençlerine bak.
Tarikat yurtlarında yetiştirilen çocuklar, polise atsın diye eline taş verilenler, bir de Emo’lar!
Gelecekten çok umutluyum çok.
Gülse BİRSEL
Günün Sözü :
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
13 Ocak 2018, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder